Pages

12 Şubat 2019

Neden Fillere Binmemelisin!

Uzun yıllar boyunca en önemli isteklerimden birinin, fillere binmek olduğu duygusu ile yaşadım ta ki bunu deneyimleyene kadar. Tayland bunun için biçilmiş kaftan olsa gerek.

2016 Nisan ayında tam de en güzel zamanın da ( songkran festivali dönemi ) her yerin tıklım tıklım turist dolu olduğu zamanlardı. Kanchanaburi, Ayutthaya, Bangkok, Phuket, Pattaya'yı gezmek için annemle birlikte yola çıktım. Biberonla balık beslemek, kuzularla oynamak, maymunlarla bir şeyler içmek, aslanları sevmek, fillere binmek gibi her gün düzenli olarak kendime bir program yapıp geziyorum. 

Ne de olsa diğerleri gibi ben de o şahane görsellikteki hatta tonlarca ağırlıktaki filin beni taşımasında hiç bir sorun görmüyordum. Hayvanları çok seviyorum ve onları yakından göreceğim, dokunacağım diye çok mutluydum. Bir süre sonra (yaklaşık bir aylık seyahatim de) hayvanlarla ilgili yaptığım her programın sonunda kendimi kötü hissediyordum. 

Bu duygu tam olarak filin üzerine çıktığım an da ayyuka çıktı. Fil yürümeye başladığında inmek istedim hem üzerinde olduğum için hem de ayakkabılarımla tenine basıyorum diye devamlı özür dilemeye başladım. Filin bakıcısına geri dönmesini söyledim. O an da elinde hançere benzer bir demir gördüm. Neden onu taşıdığını ve kullandığını sorduğum da "ağaçlar geçiş güzergahında her hangi bir dal parçası gözünüze gelmesin diye taşıyorum" dedi. Pis yalancı!

Filin üzerinde çok uzun süre kalmadan hemen indim. Peki beni bu kadar rahatsız eden şey neydi ! Oysa ki her şey çok normal görünüyordu ... 

Filden indikten sonra yanına oturdum, ondan sesli olarak özür diledim tekrardan. Yüzünü sevdiğim de gözlerindeki hüznü görmemek imkansızdı. Yanından ayrıldığımda ben de bıraktığı üzüntü çok derindi.

Fillerin bir köpek, bir at, bir kedi gibi söz dinleyeceğini düşünmediğim için nasıl eğitildiklerine baktım. Hani bakıcı adamın elinde tuttuğu hançer gibi bir şey vardı ya sözünü dinlemediğin de kafasına vurmak, delmek için kullanılan bir malzemeymiş. Deyim yerindeyse başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Biraz daha araştırdığım ise daha da enkaz bir durum ortaya çıktı. 

Fillerin anatomik yapısı bile binilmesine izin vermiyor. Bırakın eğiticilerin, bakıcıların işkencelerine birilerinin üzerine binmesi bile onların canını yakıyor. Sırtına basınç uygulandığında sivri ve yukarıya doğru dik olan omurilik filin derisine batıyor ve yırtılmalara sebebiyet veriyor. Hatta omuriliğinin kırılmasına kadar kötü sonuçlar doğuruyor.
Fillerin Omurilik yapısı 


Modern çağın köleliği, işçi hayvanlar üzerinde de devam ediyor, diyebiliriz.

Düşünsenize çocukluk hayalim meğerse bir filin hüznüymüş. Bu olaydan sonra hayvanat bahçesi ve sirkleri ziyarete gitmedim. Buna aslan, kaplan tapınakları da dahil. Hani şu "biz sadece tedavi ediyoruz, hiç birine uyuşturucu iğne yapmıyoruz" diyenlere inanmayın. 

Vahşi doğaya ait hayvanlara sadece yakın olmak, sevmek, görmek için olan duygularınızı bir kenara bırakıp, onları tutsak tutan, hayatlarını kapalı alanlar içerisinde geçirmesini sağlayan, işkence yapan, ailelerinden ayıran insanlara kurumlara destek olmayın. Yunusları, balinaları kapalı alanlarda tutan yerlerin ziyaretçisi olarak bu zulmün bir parçası olmayın. İşte o zaman hayvanları ne kadar sevdiğinizi kendiniz de görmüş olacaksınız. 

Belki bu gün değil ama gelecekte eminim bu durumlar son bulacaktır. Hiç bir hayvanın bu şekilde eziyet görmesi, ülkenin turizmi, çevresel faktörleri ya da  yoksulluğu sebep olamaz. Tatil tercihinizi fil turu satmayan kişilerden ve acentelerden yana kullanarak yaparsanız bir nebze de olsa da tepkinizi göstermiş olursunuz. 

Umarım gelecekte vahşi hayvanları sadece doğal ortamlarında izleyebileceğimiz, hayvan işkencelerinin bittiği ve "hayvanat hapishanelerinin" kapatıldığı zaman da onların dengelerini bozmak yerine yaşamlarına destek olabileceğimiz girişimler de bulunuruz. Umarım bir gün tüm dünya da hepsi bir eşya olmaktan çıkar ve  küçük bir çocuğun ki gibi haklara sahip olur.

11 Mayıs 2017

Amerika Vizesi Ret Sebepleri

Ne zaman bir vize başvurusu yapsak. Acaba verecekler mi, kaç gün verecekler, vermeyecekler mi, neden ret aldım şimdi ben böyle... Kafamızda deli sorularla bir süreç yaşıyoruz. Sekiz yıldır bir fiil geziyorum. Bordo pasaportumla bir çok ülkeye giriş yaptım. Mülakatlar da tek belirttiğim şey "sadece gezmeye gideceğim yani senin ülkende kalmak gibi bir derdim yok" u hissettirdiğim de bir günde shengen vizesi de aldım. Hatta bazen hesabım da para olmazdı anladım ki ona da bakmıyorlar. Şimdi size bazı yaşadıklarımı aktaracağım, umarım birilerine faydası olur.

Amerika konsolosluğunun öncelikle eşssiz manzaraya hakim oluğunu görünce aman da ne güzel yere konumlanmışlar vay bee sözleri aklımdan geçerken, kapıdaki görevlinin fotoğrafınızı 6 ay içerisinde çektirdiniz değil mi ! sözleriyle kendime geldim. Daha içeriye girmeden dışarıda bu kontroller başlıyor.

Yaklaşık bir buçuk saatlik bekleyişim de neden üç kişiden birinin neden ret aldığını aktarmak istiyorum.

Özellikle daha once Shengen ülkelerinden herhangi bir sebeple ret alınmışsa önce nedenini öğrenip, sonra ayni belgeyi sorup, sözlerine kısa bir açıklamayla başlıyorsa anlayın ki ret alacaksınız. Ret aldığınız aynı durumu sürdürmediğinizi ispatlayın.

Olumlu mülakatlar da sorular net cevaplarda net, fazla açıklamaya girmek karşınızdakini şüpheye düşürüyor ve daha fazla soru sormasını sağlıyor. Bu duruma bir kaç yaşanmış örnekle bakalım. Kimler o süreçte ret, kimler onay almış.

1) Yaşı genç erkekler özellikle bir yer de  çalışmıyorlarsa ve geri döneceklerini kanıtlayamazlarsa.
2) Yurt dışında yasayan kişinin davetiye gönderse bile gönderenin referansının iyi olmaması. ( Bir adamın üçüncü ret alışı evraklarında sorun görünmüyor ancak davetiyeyi gönderen kisi yani amcası ile alakalı olabilir. )
3) Banka hesabının yeni açılmış olması ve/veya hesapta gereğinden fazla para olması ( Bir kadın İtalya'dan hesabında fazla para olduğu için ret almış aynı şekilde yeniden aynı evrakları kontrol edip aynı sebepten ret aldı ). 
4) İngilizce biliyormusun! sorusuna direkt "hayır" diye cevap vermek yerine bildiğiniz kelimeleri sallayın. Daha önce shengeni (avrupa da serbest dolaşım hakkı veren vize )  olduğu halde bu şekilde ret alanlarda oldu. 
5) Darbe olayı sonrası olsa gerek ki kimse ne mezun oldugu okulu ne de çalıştığı kurumu söylemek istemiyor. Bir adam " iş yerim kapatıldı, bu sebeple yeni bir işe başlamadan gezmek istiyorum" dedi. Detaylı sorular sorulunca kapatılan üniversitelerden birinde öğretmenmiş. Daha önce hiç bir öğretmenin üniversiteden bu şekilde bahsettiğini bende duymamıştım. Şimdi ret yemesinin sebebi kurum mu ! Yoksa dolaylı cevaplar vermesi mi ! Karar sizin .
6) Bir başka kadın kızının yanına gidicekmiş. Damadı Amerikalı ve orada yaşıyorlar. Soru şu eşin var mı? Başka çocuğun var mı? Bunlara "yok" diyince sanki Türkiye'de onu bağlı tutacak başka bir şeyi yokmuş gibi konuşunca ona da ret verdiler.
Bir başka kadın kızı Amerika'da dil eğitimi almaya gitmiş yaklaşık 1,5 yıl olmuş. Neden dönmedi, hala! sorusuna "daha ingilizceyi öğrenemedi de ondan bende bir görüp gelim istiyorum. Burada oğlum var, eşim var. Kızım da bitirsin de gelsin istiyorum" dediği anda resmen "kıl payı" onaylandı. 
7) Bir kaç ay kalıcam girişi yaparsanız direkt ingilizce konusmaya başlıyorlar. Nedenlerini soruyorlar. Bu sebeple kalış sürenizi daha az tutun. 

Nasıl kolaylaşır?

Öncelikle gezmek için ve geri döneceğinize inandıklarında zaten hiç bir sorun yok. Onlara turist vizesi ise Ingilizce biliyorsanız, hiç tanıdık var, arkadaslarım var durumuna girmeyin. Bu kolaylık sağlar diye düşünmeyin. Yalnız olduğunuzu söyleyin. Orada çalışanlara bir merhabayı eksik etmeyin, rahat olun ve konsoloslukta çalışanların size hizmet vermek için orada oldugunu unutmayın. 
Bana sıra geldiğinde pasaportuma bakıp yabancı uyruklu bir kadın Türkçe konuşmaya başladı. "Nereye gidiyorsun, tanıdık var mi?" diye sordu. New York oldugunu ve tanıdığım kimsenin olmadığını, sadece alışveriş yapmak için gittiğimi, söyledim. Hiç bir evrağıma bakılmadan Bir dakika da onay verdiler. 
Bu işler sansa, işte çalışana bağlı, onlarla değişiyor gibi bir durum yok. Kendinizi doğru şekilde ifade edin, kendinizden emin bir şekilde konuşun, yeter. Herkes ülkesine turist gelsin, para bıraksın istiyor. Bu gerçeği bilin ve o gişe de oturan insanların size hizmet etmek için orada olduğu gerçeğini unutmayın.

Facebook

https://www.facebook.com/gezginkita/

Yolunuz açık olsun.

Sevgiler

10 Mayıs 2017

Cambodia / Kamboçya Gezi Rehberi

Kamboçya, eğer alışveriş aşığı ya da lükse çok düşkünseniz bu ülke sizin için uygun değildir. Burası tam anlamıyla huzuru arayan kişileri kucaklayan, huzurlu olan kişilere de ekstra ilgi gösteren, sakinliği, dinginliği ve insanlığı ile tertemiz kalmış nadide ülkelerden biridir. Dini budizm, dili Khmerce. İngilizce konuşanlar da var ancak konuşamasalar da beden dilini gayet iyi kullanıyorlar bir sorun yaşamazsınız.

Kamboçya bayrağı üzerinde tapınak resmi vardır ki dünya da sadece iki ülke bayrağında bunu görebilirsiniz. Diğeri Afganistan bayrağı. Güneydoğu Asya'da yer alan Kambocya Krallığı, on beş milyon nüfüsunun yaklaşık iki milyonu başkent Phnom Phenh'de yaşamaktadır. Kamboçyalı değil de çoğunlukla Khmer'liler diye kendilerini belirtiyorlar. Khemerliler, esmer tenli, çekik gözlü köfte dudaklı inanılmaz güzel çocuklara sahip. Bir an kendimi film setine gelmiş gibi hissettim. Her yer turuncu, tam da filmler gördüğümüz türden. Ülkeyi çekici hale getiren Siem Reap'te bulunan Angkor tapınakları ve başkent'te bulunan ve Pol Pot'u merak edenler içinde Tuol Sleng soykırım müzesi ile dikkat çekiyor. Bir adam düşünün 1975-1979 gibi yakın bir tarihte bilim adamlarını, sanatçıları, aydınları, okuma ve yazma bilenleri sadece köylü sınıfı kalsın diye zorla tarlalarda calıştırıp teknoloji olarak gördüğü gözlükten saate her şeyi yasaklayıp sonucunda iki milyona yakın kişiyi  öldürüyor. Bu adam aslında başlı başına ayrı bir konu. Dünyanın en tehlikeli silahı eğitimdir. Oda en güçlü silahlarını elinden almış.


Kamboçya tam altı kez isim değiştirmiş. The Kingdom of Combodia, The Khemer Republic, Democtaic Kampuchea, The People's  Republic of Kampuchea, State of Combodia, The Kingdom of Combodia . Buradan ülkenin akibetini anlamak zor da değil. Fransızlar, İngilizler ( İngilizler, Kızıl Khemerlilere mayın döşemesini öğretmiş, simdi hala onlar yüzündn ölüyorlar ) derken halk eziyet altında kalmış. Bu kadar savaş sonucunda ülke de milyonlarca mayın kalmış. Bu sebeple demir yolu yapılamıyor. Mayınların olduğu bölge Kuzey Kamboçya, Vietnam sınırına yakın yerlerde bulunuyor.

Thailand, Khasan Road' daki acenteden aldığım otobüs biletiyle (800 baht) yola çıktım. Sabah dokuz da acente önünde buluşup direkt otobüsle Siem Reap'e kadar geldim. Eğer uçak ile gelicekseniz vizenizi online olarakta bu https://www.evisa.gov.kh/ adresten alabilirsiniz. Thailand'tan Kamboçya sınırına ulaşmamız yaklaşık dört saat sürdü. Oradan Siem Reap ise sadece iki saat. Yollar beklediğimden daha düzgündü. Otobüsler VIP diye satılsa da beklenti oluşturmayın eski otobüslerin koltuğu yeni ise ve klima varsa ona vip diyorlar. Poi Pet sınırı'na yaklaştığımız da muavin pasaportları almak istedi. Gezilerimin detaylarını https://www.facebook.com/gezginkita/ adresimden paylaşıyorum. Yine de kısaca bu kısmı anlatacağım. Normal şartlarda vize kapıda veriliyor ve neredeyse elinizi kolunuzu sallayarak, hiç bir arama bagaj kontrolü olmadan yürüyerek sınırı geçebiliyorsunuz. Vize ücreti 30 dolar eğer siz ilgilenmek istemiyorsanız  (ki yine de inip o sıraya giriyorsunuz ) 5 dolar fark vererek muavine yaptırabilirsiniz. Kendiniz yaparsanız ve hızlı yürürseniz otobüsün kalabalığını sıra da beklemek zorunda kalmazsınız. Yanınızda bir adet vesikalık fotoğraf bulundurunuz. Fotoğrafta gördüğünüz yerin sol tarafına yürüyüp pasaport kontrolü yapıldıktan sonra sağ taraftaki beyaz binadan vizenizi on dakika da alabiliyorsunuz. Bir aylık vize aldım. Eğer siz iş kurmak ya da daha fazla kalmak istiyorsanuz 35 dolar karşılığı E tipi vize alıp on iki aya kadar uzatabilirsiniz. Her ay içinde yeniden para ödüyorsunuz. Turist akımı sebebiyle bu fiyaların yakın zamanda yükseleceğinden eminim. Fiyatlar için güncel durumları kontrol ediniz.
                      Baron

Benim belirlediğim tarih Khmer (Khemer Songkran ) yıl başı kutlamalarına denk geldi. Bayramın birinci günü evlerini temizliyorlar, ikinci günü evsizlere öksüzlere yardım edip birbirlerine hediye veriyorlar, üçüncü günü ise hem çocuklarını yıkıyorlar hem de Budda üzerinden su akıtıp dua ediyorlar. Böylece yıl boyunca Kamboçya için de su duasında bulunmuş olunuyor. O kadar güzel bir bayram ki 14 Nisan ' da başlayıp beş gün sürüyor. Islanmadan, bebek pudrasını başınızdan aşağı yemeden, yüzünüze boya yapıştırılmadan normal halde asla sokaklardan geçemezsiniz. Sokaklar geceleri temizlense de her yer sabahları pudra kokuyor. Asya gezileriniz de Nisan ayını tercih ederseniz, kültürel eğlencelerine, danslarına ve gelenek göreneklerini görme şansı elde etmiş olursunuz. Yanınız da telefonunuzu ve paranızı muhafaza edebileceğiniz su geçirmez, boynunuza asabileceğiniz çantalardan alın. Ayrıca kadınlar için söylüyorum makyaj yapmayın bir kaç dakika içinde zaten tanınmaz hale dönüyorsunuz. Dezavantajı ise; ülkeye çok fazla turist akın etmesiyle birlikte, lokal halkında tatili olduğu için yer bulmakta zorlanıyor tabi bu da fiyatları arttırıyor. Örneğin Kamboçya'dan Thailand'a otobüs dönüşünü zor buldum. 1 dolarlık yarım saatlik ayak masajını 4 dolara yaptırdım. 


Kamboçya'da iki mevsim var. Kasım- Nisan ayları kurak ve sıcak geçer hatta sıcaklık kırk derecelere kadar çıkıyor. Ben gündüzleri hayatımda içmediğim kadar su içtim. Mayıs-Ekim arası ise nemli olmakla birlikte yağış gösterir. Bence Asya'nın mevsimi Kasım'dan sonra başlar. Gitmeyi düşündüğünüz de araştırmalarınızı farklı yazarlardan okumanız da fayda var. Mevsimler, festivaller, yazan kişinin ruh hali, aldığı keyif sizinki ile aynı olmayabilir. Bu sebeple bu ayrımları yaptıktan sonra, kendi tarzınıza yakın bir seyahat yazarını seçmenizi ve takip etmenizi öneririm.

Geçimlerini pirinç ile sağlıyorlar. Bu ülke evet yazının başında da söylediğim gibi eğlence, alış veriş , yüksek binalar, lüksten tamamiyle uzak. Burada insanlar fakir ama Filipinler de gördüğüm açlık burada yok. İnanılmaz güler yüzlüler, gerçekten yabancıları seviyorlar. Bazen neden bu kadar mutlular, neden kimse laf atmadı, diye düşünmedim değil. Khmerler, tarımla ilgilendikleri için kendi yemeklerini kendilerini sağlıyorlar. Evleri, su baskınlarına karşı yükseltilmiş ağaç ve tenekelerden yapılmış. Ben bu kadar mutlu, paylaşımcı bir toplumu bir arada görmemiştim. Aslında geçmişine bakarsanız bu gün neden bu kadar teknolojiden uzak, köylü sınıfının fazla olduğunu gözler önüne seriyor. Böyle durumda olmalarına rağmen bir şey satarken turist kandırmıyorlar. Bu demek değil ki kontrol etmeden gözü kapalı güvenebilirsiniz. Nereye giderseniz gidin turistin fazla olduğu yerlerde kendinize ve eşyalarınıza sahip çıkmanız gerektiğini unutmayın.


Ülke de güvenlik konusunda hiç bir sıkıntı yaşamadım. Hem de en kalabalık döneminde orada olduğumu düşünürsek binlerce kişinin arasında pudra, boya ve su partisi yapıldı. Ne bir taciz ne bir kavga ne bir gürültü yaşandı. Kadınlar ve erkekler eşit sekilde çalışıyorlar. Kesinlikle on sekiz yaş altı çoçuklara yaklaşmak çocuk istismarına giriyor ve direkt ceza evine atılıyorlar. Çocuk istismarının, dünyanın her yerinde hastalıklı insanların var olduğunu düşünerek, çocugunuzu kimse ile yalnız bırakmayınız.

 






Betondan evde oturuyorsanız oranın zenginlerinden sayılıyorsunuz. Genellikle evlerin tenekelerden ya da ağaçtan yapıldığını hatırlarsak içerisinde eşya olmadığını da kolayca söyleriz. Bir eve misafir oldum. Türkiye'deki herkesin haline şükretmesi lazım. Bir de ne kadar mutlu olduklarını görseniz ihtiyaçları yok çünkü. Aynaları yok ki cımbıza olsun, makyajları yok ki çantaları olsun. Erkeklerin en komik görüntüsü ise şöyle motorsikletlerine yaslanıp John Travolta bakışlarıyla motorsikletin aynasından saçlarını taramalarına her an tanuk olacaksınız. Bu ülke de aileler aslında mütasıp. Başlık parası durumları da var. Rahat takılan kızların çoğu ailelerinden ayrı yaşayan Siem Reap'e çalışmak için gelen kişilerdir.



Eğer alerjik bir bünyeniz, hassas bir yapınız varsa size çok önereceğim bir ülke değil. Bu ülke de emeğin para etmediğini de belirtmek istiyorum. Emeğinizi satmak istiyorsanız Körfez ülkelerini ya da Amerikayı tercih edebilirsiniz. Eğer işiniz Kamboçya dışında ve internetten yürütülebilir iş ise evet burada yaşamaktan keyif alabilirsiniz. Diğer türlü sadece tatil amaçlı gelin gidin derim.

Konaklama çok pahalı oteller de var hostteler de var. 2 dolardan başlayıp 150 dolara kadar istediğiniz bütçe de yer bulabilirsiniz. Ulaşım için tuktuk kullandım. Angkor Wat için günlük on beş dolara hatta daha ucuza bile anlaşabilirsiniz  ( sabahın beşinden öğlen ikiye kadar gezdiriyorlar. ) Kiralamadan normal şekilde bir yerden başka yere gitmek için çok mesafe farketmeden bir iki dolara götürüyolar. Ülkede tıka basa karnınızı bir - iki dolara karnınızı rahatça doyurabilir, 1 dolara 1 kilo çamaşırınızı yıkatabilirsiniz. Su alkolden daha pahalı, yemekler Thai sokaklarında satılanlardan daha temiz ama ben yemedim. Daha çok otel restoranı ve apsara dansı yapılan restoranları seçtim. Yemeklerini ben çok beğendim bir sıkıntı yaşamadım. 



Siem Reap 

Siem Reap,  Thailand krallığı ( eski adı Siyam ) savaşta yenilince şehrin ismini 'Siyam Yenildi' olarak isimlendirilmiş. Siem Reap'te sokaklarda çalışan el sanatları ile uğraşan Türklerle karşılaşabilirsiniz. İnsanlar sakin ılımlı, Türklerin çok fazla ilgi gösterdiğini ve fazla göç almaya başladığını söyleyebilirim. Buraya geldiğiniz de hostel ya da otel arayışınızı 'Pub Street' denilen civarda yapınız. Asya ülkerinde Booking.com yerine Agoda.com 'u kullanıyorum. Booking için prosüdür çok Agoda inanılmaz rahat. Her hangi bir aksilik durumunda yardım istediğiniz biri Agoda.com  ile sizin yerinize uzaktan tüm ödemeleri yapabilir. Pub street, her şey bu caddenin çevresinde, parti, festival zamanlarında inanılmaz kalabalık oluyor. Hatta adım atacak yer bulamazsınız. Burada Fransız tarzı hazırlanmış menülere ve restoran dizaynlarına rastlamanız çok olası. Alışveriş yapabileceğiniz kapalı çarşılar da var. Thailand'ta olduğu gibi burada da masaj çok ucuz. Eğer masajı doğru yer de yaptırmazsanız vücudunuz da kalıcı hasarlara neden olabilir. Her sokakta hem telefon hattı  (2-3 dolar) alabileceğiniz hem de masaj yaptırabileceğiniz alanlar var. Tuktuklara ( sürücüsü insan olan fayton ) en fazla bir ya da iki dolar vererek yolculuk yapabilirsiniz.



Angkor Arkeolojik Park

Khmerce, Angkor "şehir" demektir.  Siem Reap şehir merkezine 6 km uzaklıkta yer alıyor. Hindu tanrısı Vishnu adına Khmer Kralı Suryavarman (1113-1150 ) tarafından yaptılırılmış, on ikinci yüzyıldan sonra Hindu tapınağından Budist tapınağına çevrilen  bu arkeolojik parkı gezerken resmen gözlerim kamaşıyor. O dönemler de başkent olan bu bölgeden, Thailandlıların saldırıları sebebiyle şimdi  ki başkente taşınırlar. Bu bölge aslında hiç yok olmamış sarmaşıklara ve ormanın derinliklerinde kalsa da 1586 ' da ilk batılı ziyaretçisi Antonia da Madalena restorasyon ettiremeden öldürülüyor. Öldürülmeden önce burayı bir tarihçiye anlatıyor. Bir kaç asır geçtikten sonra 1860' da Fransız doğa bilimcisi Henri Mouhot'un bulduğu düşünülse de o gelene kadar hem Khemerler hem de bir çok batılı zaten ziyaret etmişti. Belki de Henri'nin yazdığı kitapla burayı populer hale getirdiğini söyleyebilirim.Yirminci yüz yılda başlanan restorasyonla bugün ki haline getiriliyor. Angkor bölgesi bir kaç bölüme ayrılarak gezilebilir. Angkor Wat, Angkor Thom, Bayon Temple bu bölgenin en ünlü tapınaklarındandır.



Dünyanın en büyük tapınağı ve Unesco dünya mirası listesine girmesiyle ün kazanmış bu bölgeye geldiğiniz de güneşin doğuşunu yüzlerce kişiyle izlemenin keyfini yaşayabilirsiniz. Tam da tapınak bölgesinde yapılan yağlı boyaların gerçek halini görebilir ve satın alabilirsiniz. Ben ücretini ödedim, adresi verdim. Ressam gerçekten otelin resepsiyonuna bitirince teslim etmiş. Güneşin doğuşunu ya da batışını kesinlikle birini izleyin. Bol bol su tüketeceğinize eminim. Ben tuktukçunun aracındaki on tanesini içtim. Adam kesin şok olmuştur. Tuvalet ihtiyacı da hissetmedim. O kadar su nereye gitti anlamadım. Hala neden o kadar su içtiğimi düşünüyorum.

Güneşin doğuşu için sabah saat dörtte kalmanız gerekiyor ki kahvaltı falan derken yola çıkın. Ormanda dahil 400 km alanı yürüyerek gezmeye kalkmayın. Ya tuktukçu ya da bisikletiniz olsun. Giriş ücreti 20 usd bir günlük, iki günlük ve üç günlük biletler var. Ben bir günlük bilet aldım ve sabah güneşin doğuşundan batışına kadar içeri de vakit geçirdim. Tapınaklar için bilet alırken fotoğrafımı çekmişlerdi. Bilet üzerinde kendimi görünce şaşırdım ve sevindim. Anı olarak da saklayabileceğim bir şey oldu. Burada en önemli nokta her ayru tapınak girişinde bilet kontrolü yapıyorlar. Kesinlikle kaybetmeyin yoksa içeriye sokmazlar. Ben tuktukta çantamı bırakmıştım. Geri dönüp almak zorunda kaldım. Yani Angkor  bölgesine girmiş olmanız diğer tapınakları biletsiz göreceğiniz anlamına gelmiyor.


Tuktukçu ile normal şartlarda yarım gün anlaştık. Gezide belirlenen noktalar öğlen bitince, kendisine 10 usd daha fazla verince bizim istediğimiz rotalarda gezdirmeye başladı. Bu sebeple iki günde gezeceğimiz alanı bir günde gezdik. Otel, yolda yememiz için çay kahveye kadar sepet içinde kahvaltı hazırlamış. Otelin web sitesi http://www.goldentemplehotel.com/home adresiden ulaşabilirsiniz. (Golden Temple Hotel) Eğer hostelde kalmak isterseniz de bu otelin adresinin çevresinde arama yapın. Lokasyon olarak da çok iyi bir yerde. Burada kalırken çok güzel jestler yaptılar. Bir saat masaj, her ayrı gün kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği hediye ettiler. Her yerin turuncu olması içimi şişirdi ama yine de güzeldi. Bazı günler yorulduğumda otelin havuzunda da vakit geçirdim.

Aslında bu gezi de mutlu ve huzurlu hissetmemin sebebi de annemdir. O kadar mutlu oldu ki . İyi ki onunla yola çıkmışım. Dizleri ağrıdığı halde bir kere şikayet etmeden sabahın beşinde benimle güneşin doğuşunu izlemek için yollara düştü. Annelerinizin değerini bilin. Asyalıların anneye babaya çok saygılı olduğunu da gördüm. Bir çok yerde de annem sebebiyle öncelik verdiler.


Öncelikle günü inanılmaz yorgun bitirdiğimi söyleyebilirim. Havanın sıcak olması ve tapınaklara girmenin kolay olmadığını bilin. Merdivenlerden çıkışlarda eğim olmadığı için her hangi bir dengesizlikte aşağıya düşmeniz olası. Bunları anlatan vloglar var ancak daha youtube adresime atmadım.

Angkor Wat; Arkeolojiyi seven herkesin keyifle gezecektir. İçeride yine dua okuyan budistler ve bağış durumu var. İsim ve nereli olduğunuzu öğrenip duasını okuyor ipten bilekliği taktıktan sonra teşekkür ediyor sizde karşılık olarak bağış yapıyorsunuz.

Ta Prohm; Tomb Raider filmi burada çekilmiştir. Bir yerden sonra araçtan inip kısa bir orman yürüşü yaptıktan sonra buraya ulaşıyorsunuz. Girişte engelli kişilerin yaptığı müzikle birlikte cd satışını göreceksiniz. Burada beni en etkileyen şey ağaç köklerinin sanki mermerden yapılmış gibi duruşuydu.

Kulen Mountains; Eğer Nisan ayında oradaysanız şelale görmeye gitmenizin bir anlamı yok. Fotoğrafları görseniz Düden Şelalesi sanırsınız. Musluktan su damlarcasına akıyordu.  Bir de tatil olduğu için metre kareye beş insan düşünün doğadayız ama o kadar kalabalık. Şelale de yüzme hayalim suya düşsse de binlerce Khemerli aileyi gözlemleme onlarla piknik yapma fırsatı buldum. Yanımda annem olduğu için size duydukları ve gösterdikleri saygıyı anlatamam. Bize devamlı içecekler, yiyecekler getirdiler. Bende bir kaç avrupalı turiste ikram ettim. Eğer yürüme konusunda güçlük çekiyorsanız bu bölgeyi önermiyorum. Şelaleye ulaşmak ve Kulen bölgesine girmek için uzun ve dik merdivenlere çıkmak ya da Şelale için dinleme noktaları olan dik ve uzun merdivenlerden inmek durumunda kaldım. Kesinlikle çantanızda su bulundurun.



Uyuyan Budda (Sleeping Budda); heykeline doğru çıkarken yerliler ve turistler para bozdurup yol boyunca dilenen insanlara dağıtıyor. Budda'ya ulaşılıncaya kadar dağıtılan paralardan elde kalanlar uyuyan buddanın olduğu bölümdeki bağış kutularına bırakılıyor. Ben paraların dolup taşma kısmına geldiğimden önümde bir görevli gelip çöp poşetiyle paraları topladı. Karlı iş bu durum her yerde aynı. Bir budist bana bileklik bağlayıp ismimi sordu biraz dua ettikten sonra üzerime temizlenildiğine inanılan okunmuş sudan serpti. 

Bin Linga (one thousand Linga); Burası biraz değişik efsane ile anlatılan bir yer. Artı on sekiz içerikli olduğu için bu kısmı geçiyorum. Burada yine ayaklarınızı çıkarıp soğuk suda yürüyebilirsiniz. Kulen mountains bölgesinde olduğu için burayı da listenize ekleyebilirsiniz.

Tonle Sap Gölü ( Tonle Sap Lake Floating Village); Kaldığım otelden tuktuk çağırdım 18 dolara neredeyse gün boyu bizi gezdirdi. Yüzen köye gittiğimiz de yol üzerinde durduk. Yüzen köy için tekrardan giriş ücreti ödeniyor. Çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Göl zaten çamur gibiydi ve pis kokuyordu. Eğer daha önce de böyle bir deneyiminiz olduysa eksra 20 dolar ödemenin anlamı yok. Bu yol üzerinde çok fazla çocuk göreceksiniz bunun için çantanızda şeker taşıyın. Ben bir çocuğa verdim. Hemen bütün arkadaşlarını çağırdı. Olanlar, olmayanlarla paylaştı. Bu köy sanki dünya ile hiç bir bağlantısı yok. Çocuklarla köyü gezdikten sonra bir eve misafir oldum. Yemek yiyorlardı. Nedensiz bir şekilde devamlı gülümsüyorlar ve ellerinde ne varsa paylaşıyorlar. Hayatını mango yiyerek devam ettiren bir kesim var. Hatta ağaçtan topladıkları mangoları turistlere satarak kazanç elde ediyorlar. Bir poşet mangoyu 1 dolara satın alabilirsiniz.

Apsara dansı gösterisini izlemenizi öneririm. Sokaklarda zaten çokça biblolarını görünce nedir ne değildir diye de merak oluşturuyor. Açık büfe ya da oturum düzeni olarak satışları oluyor.


Phonm Phenh

Benim buraya gelme sebebim Kamboçya halkı ve Angkor Wat'tı. Başkent buraya yaklaşık altı saat uzaklıkta olduğu için gidemedim. Buraya gelmeden önce Pol Pet rejiminde yaşanılan hani şu yukarı da bahsettiğim halkı katleden kişinin yaşattıklarını Loung Ung 'first they killed my father' adlı kitabını okumanızı öneririm. İnsanları benliklerini kaybedene kadar ezmiş (Khemer Rounge ) bir halkın hayatını zindana çeviren bir rejim düşünün. Eğer gitseydim, ölüm tarlalarına yakın bir yerde bir Türk kızının köydeki yoksullar için kurduğu aş evini ziyaret etmek isterdim. Kendisine videolarla rastlamıştım. O zamanlar aş evini yapmak için çimento parası toplamaya çalışıyordu. Onun yaptığı şey kolay değildi ve o başardı. Şimdi yüzlerce kişinin günlük yemek ihtiyacnı karşılıyor.  Eğer giderseniz bir bakın derim. Aynebilim aş evine  http://aynsoupkitchen.com/asevi/ adresinden ulaşabilir bağış yapabilirsiniz. Bazen bir çocuğa dondurma ısmarlayarak ya da bir öğün yemegini ısmarlayarak bunu sevgililer gününde eşinize, sevgilinize onun adı ile video eşliğinde hediye edebilirsiniz. 

Sihanoukville
Kamboçya'ya gidim denizin keyfini çıkarim derseniz buraya gelmelisiniz. Yaşam burada çok ucuz. Ochheuteal Beach civarındaki bungolovlarda kalabilirsiniz. Burada çok fazla Türk yaşıyor. Koh Rong adasını tavsiye etmiyorum çünkü kanalizasyon denize dökülüyor. Hasta olabilme olasılığınız yüksek. Tabi zamanla temizlenir ve şartlar değişirse uğrayabilirsiniz.  Otres Beach rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Kapkaç olaylarına dikkat etmeniz de fayda var.

Yanınızda Bulunması Gerekenlerin Listesi
Sineklerden korunmak için; Limon yağı (uzaklaştırır) , hindistan cevizi yağı (iyileştirir)
Böcek ısırığı için; Fenistil krem
Yolcu yastığı (Otobüste ya da uçakta kesinlikle faydası var.)
İnternetsiz kullanabileceğiniz programlar ( çeviri, yol haritası, müzik, )
Pasaport;  pasaportunuzun fotokopisini taşıyın ve orijinal pasaportunuzu güvenli bir yerde saklayın.
İnce bir el havlusu, tülbent, bandana gibi bir şeyi çantanız da kesinlikle bulundurun.Çantanız yoksa bileğinize bağlayın. Yolların çoğu asfalt olmadığı için bir çok yer de toz toprak içerisinde kalabilirsiniz. Bu malzemeleri nefes almak için, serinlemek ya da yağmurdan korunmak için kullanabilirsiniz.
Bir poşet dolusu şekerleme ( işçi çocuk çok fazla onlardan bir şey satın alamasanız da şeker verebilirsiniz.)
Güneş kremi ve şapka.
Ayrıca konaklamalar için Agoda.com'u kullanın. Sizin için tüm işlemleri başkası yapabilir, sizde keyfini sürebilirsiniz.



Yanınızda Bulundurulmaması Gerekenlerin Listesi

Yeni ayakkabılarınızı, saatinizi, parfümünüzü, marka olan kıyafetlerinizi, kesinlikle yanınıza almayınız. Gözlüğünüzü, gözlük kabında iyi muhafaza edebileceksiniz almanızı öneririm.
Kıyafet dolusu valizle gelmeyiniz. Buraya özgü kıyafetler alırsanız hem rahat edersiniz hem de aynı görünüme sahip olup halka ayak uydurmuş olursunuz. 
Valiziniz yeni olmasın çünkü pasaport kontrolünde merdivenler inip çıkmak zorundasınız ve bu bir eziyete dönüşüyor. En azından vura çarpa giderken valiziniz hiç olmaz. 

Kamboçya'nın size en büyük etkisi huzur olacaktır. Bir çok şeyin önemsiz olduğunu gösterip yaşama dair ne varsa beklentilerinizin değiştiği bir yer olarak aklınızın derinliklerinde kalacaktır. "İyi ki burada olmuşum", "iyi ki böyle bir yerden geçmişim" dediğim nadir yerlerdendir. Kim bilir belki bir gün yeniden yolum buralara düşer. Seyahatlerimi sıcağı sıcağına takip etmek istiyorsanız aşağıda verdiğim adreslerden beni takip edebilirsiniz. Bir kaç fotoğrafta aşağıya bırakıyorum.

Facebook : https://www.facebook.com/gezginkita/
Instagram : https://www.instagram.com/gezginkita/
https://www.youtube.com/?gl=TR 














19 Ocak 2017

Suudi Arabistan'da Kadinlarin Arac Kullanmalari Neden Yasak !

Kadinlar Icin Verilen Fetvalarla Neden Arac Sürmeleri Yasaklanmis!!! 


Ilk fikir Abdulaziz Bin Baaz ( ismi boyle bir sey ) bu adamdan cikiyor. Diyor ki " kadinlar arac suremez! Cunku kuran-i kerim boyle emrediyor. Sonra Salih al Fuzan cikip "evet, soyledigi dogru' eger arac surerseler onlara ozgurluklerini vermis oluruz, bu sekilde de gunah islemis olurlar." (Ornegin kadin araci alip bir erkege gidebilirmis ).. Daha sonra da Bin Ateemen cikip " evet kotu seyler getirebilir deyince aslinda hukuklarinda yasak olmamasina ragmen din gorevlileri olan kisiler bunu yasaklamis. Tabi sonralari kuranda boyle bir sey yazmadigini gozlerine sokunca "evet kuran da yok ama gunaha girmeye davetiye cikaran bir sey diyerek, gunah degil ama uygun da degil denilmis. (1999' da kuranla alakasi olmadigi aciga kavusmus ) Bu sebeple devletce degil, din adamlari tarafindan olusturulan bir baski . Ornegin trafik polisi yakalasa sorun yok ama trafik polisi bu "mutavva" dedikleri ahlak polisine gotururse o zaman kirbac cezasi alir. Yani adamlar kendi otoritesini kurmuslar. Tabi sonra isler degismis.

He cok sirlarini dokmek istemiyorum :) herkes bir kilifini bulmus yakinda kadinlar arabalarini rahatca sureceklerdir. Sacma oldugunu kendileri de biliyor. Gecen sene bu mutawwa dedikleri ahlak polislerini insanlara karismasini kral yasaklamis. Onceden yolda gorup "sacini kapa" diye konusabilirken simdi halka karismalari yasak. Bu durum tabi onlari sinirlendiriyor ama bir sey yapamiyorlar. Bu arada kadinlarin hepsinin soforu var. Ben uber ile gece 3 te eve geldigimi biliyorum. Gece yuruse cikiyorum. Tabi ki yasadigim sehir diger sehirlerine gore cok rahat. Bazi konularda Istanbul'dan daha rahat. En azindan tecavuz, adam oldurme olaylari yok denecek kadar az. Gelelim bu adamlar neden boyle dusunmus.

1) Eger bir kadin evinde tartisip uzulur aglarsa arabasina binip gider ve kendine gelebilir. ( Evde oturup burnu surtmeli )

2) Yolda giderken trafik kazasi yapabilir ve beyinleri erkeklere gore daha az calistigi icin isini kendisi yapamaz. ( Yardim icin baska erkekle konusmus olacak bu da haram )

3) Trafik isiklarinda ya da benzin istasyonunda erkeklerle muhattap olacak ( erkeklerin dikkatini dagitabilirler )

4) Kotu erkekler gelip uygunsuz teklifler yapabilir. ( Bu arada avm'ler bildigin telefon numarasi alip verme noktasi )

5) Cani nereye isterse oraya gidecek. (Babasini, agabeyini, amcasini umursamayacak )

6) Bu liste uzar gider, son olarak beni en cok sasirtan bu madde oldu. Bir kadin, bir erkekten daha fazla kazanip araba alirsa erkegin onurunu cignemis olur. Çünkü erkek kadından daha üstün. ( Ülkede erkekler kadinlardan sadece erkek oldugu icin daha fazla maas aliyor.)

Haram kelimesini biz sadece dini açıdan yasakları aktarırken, araplar ise bununla birlikte farkli anlamlarda  da kullaniyor. Ornegin "yazik yaa", "yapma oyle be" gibi normal gündelik kelime olarak kullaniyorlar.


Daha neler neler yasaniyor ulke de zaten zor bela edindikleri haklara baski gelmesin. :) Sahilde akşamları iskambil kağıdı ile oynuyorlar.

Güncelleme yapalım :)
2019 yılına geldiğimiz de artık kadınlar ehliyetleri ile araç kullanabiliyorlar. Vox adında bir sinema açıldı. 


Kisa aktarimlari facebook https://www.facebook.com/gezginkita/  instagram hesabimdan yapiyorum. Begenirseniz takip etmeyi ve paylasmayi unutmayin :) 
Cidde' de ne oldugunu anlamadigim bir cok cevre duzenlemeleri ve sanatsal eserler diye tabir ettikleri yapilar var. Ucan hali uzerinde araba, denizde yuzuyor efekti ile yapilmis meyve dolu gemi gibi vb... Sevimliler :) 

4 Ağustos 2016

Dünyanın en kötü Havayolları

Skytrax'in yapmıs olduğu ankette en kötü olarak air Korya ( Kuzey Kore) basta gelirken, Bulgaria air ( Bulgaristan) ikinci, Pegasus airlines ( Turkiye ) üçüncü sirayı aldi. Yolcu şikayetleri göz önünde bulundurulduğunda koltuk mesafesi, suyun para ile olması, personelin yabancı dil bilgisi, rötar ve iptaller en kötü seçilmelerine neden olmuştur. 

Sktrax tarafından hazırlanan Dünya'nın en kötü 22 havayolu şirketleri listesi aşağıdaki gibidir. 2015-2016 

1) Air Koryo, Kuzey Kore
2) Bahamasair, Bahamalar
3) Biman Bangladesh, Bangladeş 
4) Bulgaria Air, Bulgaristan
5) China Unıted Airlines, Çin
6) Cubana Airlines, Küba 
7) Iran Air, İran 
8) Lion Air, Endonezya
9) Mahan Air, İran
10) Nepal Airlines, Nepal
11) Onur Air, Türkiye
12) Pegasus Airlines, Türkiye
13) Rossia Airlines, Rusya
14) Ryanair, Irlanda
15) Smartwings, Çekya
16) Spirit Airlines, Amerika
17) Sudan Airway, Sudan
18) Syrianair, Suriye
19) Tajik Air, Tacikistan
20) Turkmenistan Airlines, Türkmenistan 
21) ukranie Int'l Airlines , Ukrayna
22) Yemenia, Yemen

21 Temmuz 2016

Ohal durum nedir ? Seyahate çıkmaya etkisi var mı?

Ohal halin olması vatandaşın anayasaya bağlı olarak korunması demektir ve sıkı yönetimle karıştırılan bir kavramdır. Bu durumda temel hak ve özgürlüklere zarar gelmeyecektir. Can güvenliğini korumak amacıyla gelmektedir. Teminat altına alınmaktadır. Açılacak soruşturmaların ve tüm kamu hizmetlerinin sağlıklı sürmesi için bu şekilde karar alınmıştır. Ohal durumun bu sebeple kısıtlamaların değil de kontrolün arttırılması olarak düşünebiliriz. Atmış binden kişinin gözaltına alındığını düşürsek devletin bu durum da anayasaya uygun şekilde hareket edebilmesi için bazı yaptırımlara gitmesi gerekmektedir. Bu bakımdan geçici sürece Fransa'da bir bomba ile dokuz aydır tedbirler söz konusu oldu ve uzatmaya gittiler. Türkiye'de bu durumun üç ay süre ile olacağı konuşuluyor. Öncelikle şu gerçeği göz önünde bulundururak güncel bilgilerde kalmanız gerekiyor. Şuan ki durumda kamu kurumunda çalışanların yurt dışına çıkma yasağı getirildi. Tüm memurlar hatta bu gün itibari ile akademisyenlerinde izinleri iptal oldu ve göreve geri çağrıldılar. Ohal, milli güvenlik kuruluna danışılarak altı ayı geçmemek suretiyle alınan kararlardır. Bu süre dört ay daha uzatılabilir ya da kısa sürede bitirebilir.
Anayasamızın 119. maddesinde olağanüstü koşullar olursa devletin alacağı durumlar var. Tabii afetler, ağır ekonomik durumlar, salgın hastalıklar, olağan üstü hallerin devletin işlerliğini yitirmesi yada görevini yerine getirememesi yada bir savaş hali durumunda halkın can ve mal güvenliğini sağlamak için kontrol altına alınmasıdır. Turizme ne kadar zor zamanlar yaşattığını görmekle birlikte, daha önce tatil planları olan kişilerin de yeniden planlarında değisiklik yapması gerekecek.
Ohal durum ilan edilmeden sıcak haberlerle hava alanında olan okurlarıma destek olmaya çalıştım. Peki şimdi ohal durumu ilan edildiğinde neler olur? Seyahatte kısıtlamalar olur mu ? Hayır dediğim gibi bu durum sıkı yönetim durumu değildir.
Ohal durumda nelere dikkat etmek gerekir?
1) Kimliksiz veya pasaportsuz sokağa çıkmayın, trafik kontrollerinde tüm evraklarınızı beyan edin.
2) Her türlü sahne gösterimlerini, tiyatroları, gösterilen filmleri denetleme ve kaldırma yetkisine sahiptirler, söz, şiir, resim, broşür dağıtımı yapan yerleri denetleme, durdruma yetkisi vardır.
3) Sokakta üst araması olmasından çekinmeyin ve zorluk çıkarmayın. Yine sizin güvenliğiniz için yapılmış olacaktır. Protesto ya da gösteri yürüşü olan yerlerden uzak durun.
4) Kamu kurumunu ve düzenini tehlikeye atabilecek, milli iradeye zafiyet verecek her şeye engel olunmasına çalışılacaktır. Görevini yapan insanlara zorluk çıkarmayın. Herkesin üzgün, gergin ve yorgun olduğunu unutmayın.
5) Bir çok hava yolu şirketi, bileti kesintisiz iptal ya da açığa alma durumuna gidiyor. Bunu bileti aldığınız firma ile çözeceğinize inanıyorum.
6) Hava alanında oluşan uzun kuyruklar sebebiyle uçuş saatinizden altı saat önce gitmenizi öneririm.
7) Yeşil ve gri pasaport sahibi kişilerin çocukları, aile fertlerinin çalıştığı kurumlardan yurt dışına çıkışında bir mahsur yoktur yazısı almalıdır. Bordo pasaportlu kişiler de çalıştıkları kurumlardan 4A - B- C hizmet dökümü hangisi ise ıslak imzalı olarak yanlarında bulundurmalıdır. Öğrenciler ise e- devletten alabilecekleri öğrenci belgelerini yanlarında bulundurmalıdır ( anne ve babalarından dolayı yeşil pasaport varsa kurumdan izin alınmalıdır). Emeklilerin de emekli kartları olmalıdır. Anlayacağınız nerede çalıştığınızı ve şuanda ne yaptığınızı belgeleyen evraklar sizin çıkışınız da kolaylık sağlayacaktır. GBT kontrolü yapıldıktan geçişinize izin verilecektir.
8) Pasaport ve vize başvurularınızı yapabilirsiniz. Herhangi bir sorun yoktur.
9) Yukarıda yazdığım tüm denetimler kara, hava ve deniz yolunda gerçekleşecek çıkışlar için de geçerlidir.

Ne olursa olsun insanı, hayvanı, doğayı sevmeye devam edin. Her karanlık gecenin bir sabahı vardır.

13 Haziran 2016

Austria / Avusturya gezi rehberi




Avusturya denilince aklıma bildiğin 'Heidi 'geliyor. Hani şu Alp dağlarında yaşayan, dedesi ve köpeği olan, bayır çayır koşan kız :D Alp dağlarına çıkarken aldığım temiz havanın etkisiyle bir beyin uyuşukluğu yaşadığımı söylemeliyim. Havası tertemiz hatta öyle şehirleri var ki size şarkı bile söyletir. Baş döndürücü güzellikte bir yer. Barok ve gotik mimarisinin buluştuğu değişik yapılardaki evleri görmek sizi açık hava müzesinde dolaşıyor gibi hissettirecektir. Ayrıca halka açık tuvaletlerinde opera dinleme keyfini yaşayacağınız bir yer.



Avusturya Cumhuriyeti, dokuz eyaletten oluşan ve Doğu Avrupa'ya deniz kıyısı olmayan bir ülkedir. Avusturya'nın büyük bölümü karasal-okyanus etkileri gösterir. Kış aylarında inanılmaz keskin soğuk oluyor. Mayıs ve Eylül ayları arasında gidilmelidir. Dili Almanca, para birimi euro, nüfusu 8.5 milyon civarıdır. Dini Roma katolikleri çpğunluklu olmakla birlikte, protestanlık, müslümanlık, yahudilik ve diğer dinleri de barındırıyor. Bu nüfusun neredeyse iki milyonu Viyana'da yaşıyor.
Havaalanından Flughafen Wien otobüs terminalinden yarım saatte Viyana' ya gelebilirsiniz ya da tren tercih edebilirsiniz. Ulaşım sorunu yaşamayacaksınız rahat olun. Her zaman sölediğim bir şey var. Hiç bir yerde kaybolmazsınız. Buralar zaten turistik alanlar, herkes turist herkes birbirine bir şey soruyor ve kimse de Shakespeare ingilizcesi konuşamıyor. Dil bilseniz daha rahat olursunuz, bilmiyorsanız da bir önemi yok. 


Avusturya' da ulaşım çok rahat. Metro ağı her yeri sarmış. Metronun yetersiz kaldığı kısımlarda da tramvay ile ulaşım sağlanıyor. Ülkede tek bilet uygulaması var. O bilet  ile her hangi bir ulaşım aracına binebilirsiniz. İsterseniz günlük, yirmi dört saatlik, kırk sekiz saatlik hatta haftalık bilette alabilirsiniz. Haftalık bilet uygulamasında biletin süresi siz bir gün bile kullansanız her  pazartesi günü son buluyor. Turnike sistemi olmadığı için biletinizi kontrolörler aracılığı ile kontrol edilecektir. Eğer biletinizi damgalatmazsanız (tramvay ve otobüste araç içindeler ) biletsiz yolcu muamelesi görürsünüz ve ceza yersiniz. Şuna da dikkat etmekte fayda var. Kontrolörler sivil oldukları için, bu işi fırsatçılığa çevirenler olabilir. Görevli gibi kendini tanıtıp, sizden rüşvet isteyenlere denk gelebilirsiniz. Para vermek yerine, ceza almak daha iyi.


Viyana'da Ingilizceden çok Türkçe konuşacağınız kesin :D Özellikle bayramlarda adete kendinizi Türkiye'de hissedebilirsiniz. Birbirinizi görünce bayramlaşın, selamlaşın, ayıptır ne o öle kafa çevirmeler, Türk sesi duyunca kaçmalar, yapmayın :D Viyana hava alanının adı Schwechat buradan otobüs, tren ne ararsanız var. Tren ile ulaşımı Viyana'nın merkezi istasyonı Westbahnhof' a yapabilirsiniz. Uçaktan indiğiniz de turist danışmadan UBahn ve şehir haritanızı alın.  Gece yolculuk yapacagınız zaman otelden transfer taksilerden daha ucuz olacağı için otel transfer hizmetini kullanmanızı öneririm. Orta Avrupa'daki diğer ülkelerdeki gibi Tuna nehri bu ülkeden de geçiyor. 


Viyana'da Habsburg Hanedanlığı döneminde kullanılmış saraylar var. Bu hanedanın yazlık olarak kullandığı Schönbrunn Sarayı (en güzel çeşme demek ) Avrupa'nın en güzel saraylarından biridir. I. Karl 1918'de tahtı bırakıp hanedanlığın son bulduğunu bildiren belgeleri burada imzalamış. İçeride iki yüz tane oda olmasını göz önünde bulundurarak ona göre vakit planlaması yapın. Zamanımın bir çoğunu bahçesinde bulunan aynalı devası labirentin içinde kaybolup dışarı çıkmaya uğraşmak ile geçirdim :D Bu saray Fransız Joseph'in eşi Elizabeth' in en sevdiği saraymış. Bu hanedanlığın tek kadın imparatoru Maria Theresa'yı (1740-1780) İspanya'nınki ile karıştırmayınız. Tarihini ayrıca okumanızı tavsiye ederim. Çok güçlü bir kadınmış. On altı çocuğundan biri olan, yanlış bildiğimiz ' ekmek yoksa pasta yesinler' sözünü kızı Maria Antoinette mal etmeye hatta bu sözü popüler yapmaya çalıştıkları için onun üzerinde kalmasına sebep olmuşlar. Oysa ki böyle bir sözü sölediğine dair hiç bir kanıt yoktur. 

Belvedere Sarayı,  yukarı ve aşağı olarak ikiye ayrılıyor.  Yukarı kısmında Gustov Klimt ünlü kolesiyonları ve öpücük tablosunu, Max Kurzweil'in ışık ve gölge , Yan Pei Ming ' e ait çarmağa germe,  eserlerini görebilirsiniz. Aşagı belverede ; Klimt, Kupka ve Picasso'ya ait eserleri görebilirsiniz. Bahçesi çok güzel ayrıca kış sarayı var. Buraları gezerken ayrı ayrı biletler alabilirsiniz. Önceden bilet almanın en önemli avantajı sıra beklememek. http://www.belvedere.at/tickets

Horfbug Sarayı, Habsburg hanedanın kışlık olarak kullandığı bir saraydır. Maria Antoniette bu sarayda dünyaya gelmiş. Burası şehrin tam göbeğinde, St Michael 'de yer alıyor. Sisinin hayatının anlatığı kullandığı eşyaları hatta öldürüldüğü hançere kadar bu müzede görme şansınız var. 



Fransız Joseph ve eşi Elizabeth ( Sisi), Mozart, Beethoven  her yer de onların isimleri, hediyelik eşyaları ve bibloları ile dolu.
Akşamları sokaklarında gezmek o kadar güzel ki özellikle operayı çığlıktan ibaret sanan ben,  ismini şuanda hatırlayamadığım ancak valsleri ve operası ile çok eğlendiğim, kokteyli olan bir müzik ziyafeti çektim. Mozart' ın hayatını düşünsenize otuz beş yıllık ömrüne altı yüzden fazla eser sığdıran bir sanatçı ölümünden önce parasızlık ve sıkıntılar sebebiyle çevresinde kimseyi bırakmamış. Mezar taşı olmadığı için her ne kadar halk mezarlığına gömüldüğü söylense de cenazeyi taşıyan bir kaç kişinin yoruldukları yere gömmesiyle Mozart'ın mezarı nerede olduğu tespit edilememiş. Beethoven ise onun tam tersine otuz binden fazla kişi sevgi seli arasında son yolculuğuna uğurlanmıştır. Bethoven'ın ailesinde tek müzisyen olması ve kırk yedi yaşında duyma yetisini kaybetmesi onu yeni besteler yapmaktan alı koymamış. 9. senfonisi de en çok bilinen eseridir.


MariahilferGraben ve Karntner caddelerinde alışveriş yapabilirsiniz. Burada kış botu aldım ve kalıtesi çok iyi giyatı uygundu. Bence kışlık kıyafetler alabileceğiniz yer tam anlamıyla burasıdır. Mozart çikolatalarının dizaynı ve tadı da çok güzel. Alışveriş merkezinde vakit geçirmek isterseniz de Donau Zentrum' a uğrayabilirsiniz. Mariahilfer caddesinin orada Museumquartier var. Viyana'daki en geniş alana sahip kültür merkezidir. Eskiden kraliyet atları burada yetiştiriliyormuş. Oraya da girip bir göz atın.


Avusturya mutfağının en ünlü yemeği Schnitzel'dir. İnce dilimlenmiş dana bonfilesini kızartarak sunuyorlar. Türkiye'de biz tavuk olarak yesek de en iyisi domuz etinden yapılıyor. ( Figlmüller 'de dana etinden yapmıyorlar. Tavuk seçeneği var.) Şunu da belirtmek isterim ne yerseniz yiyin, yiyeceklerin birbiri ile yağ da teması var aynı yağ içerisinde piştiği için helal olmasını çok beklemeyin. Bu sizin için önemli ise fast food dahi tavsiye etmem. Restoranların bazıları farklı işletmeler ancak aynı mutfağı kullanıyorlar. Bu durum Çin' de de çok yaygın. Özellikle Viyana'da tatlılar, kahveler deneyebileceğiniz bir çok kafe ve restoranlar var. Mozart Cafe, Caffe Hawelka, Cafe Central, ice bar, Vapiano Mouilin Rouge, 1516 The Brewing Company, Cabaret Fledarmaus, Albertina Passage gidilecek en güzel mekanlardandır.


Hundertwasserhaus, deli dolu bir mimar olsa gerek. Yıkık dökük binaları renklendirerek turistlerin uğrak yeri haline getirmeyi başarmış. Viyana merkeze biraz uzakta ancak renkli binaları görülebilir hemen karşısında olan pasajdan hediyelik eşyalar satın alınabilir. 


Bu güzelliklerin arasında Aziz Stephan Katedrali Viyana'nın merkezinde Stephanspltaz'da görkemi ile yer alır. Hemen orada bulunan Do&Co Onxy Bar'da 
birşeyler için ve manzaranın tadını çıkarın. Ben  karlı bir akşama denk gelmiştim karşımda devası büyüklükte bir kart porstala üç boyutlu bakıyormuş gibi hayranlıkla manzarayı izledim. Parlemento binası, ring caddesi üzerinde yer alan dokusunun dikkat çekeceğini düşündüğüm yapılardandır.



Mayerling Av Köşkü;  Rudolf'un av köşkü hani şu yakışıklı Joseph ile imparatoriçe Elisabeth'in (Sisi) oğlu. Rudolf, ava düşkünlüğü sebebiyle bu ev yaptırılıyor. Av köşkünü gözerken tüm aile bireylerinin resimlerini görebilirsiniz. En acıklı kısım ise Rudolf ve sevgilisinin ( Mary Vetsera ) ölü bulundukları odaya gelince hissedilenler. İntihar mı! suikast mi! hala kimse neden, nasıl öldürüldükleri bilinmiyor. Bu olaylar sebebiyle Carmelite rahibeleri bu köşkü günümüzde manastır olarak kullanıyorlar. İçeride sekiz tane göremediğimiz rahibe vardı. Bir kaçı ortalıkta dolaşıp göremeyeceğimizi söyledikleri rahibelerin yaptıkları el işi süs eşyalarını satıyorlardı. Onlarla alakalı konuştuğumda, hiç birinin yaşının bilinmediği, hiç kimseyi görmediklerini, dünya ile ilgili hiç bir haber kaynaklarının olmadığını hatta yemeklerini bile dar bir alandan aldıklarını anlattı.


Seegrotto; Viyana şehir merkezinden yaklaşık yirmi dakika kadar uzaklıkta Hinterbrühl'de yer alır. 1848 yılında alçı taşı madeni olduğu anlaşılınca burada çalışmalara başlanmış. İşçilerin açtığı bir yerden bütün yer altı mağarası su altında kalıyor. Yüzlerce işçi boğularak yaşamına son veriyor. Yıllar sonra önce turistik amaçlı sonra Alman Nazileri uçak üretim yeri olarak kullanıyor. Sadece kanatları burada yapmamışlar. Bir oda da uçak yapımı için hazırlanan parçaları, kullanılan malzemeleri sergiledikleri demirle çevirdikleri alanlar bulunmaktadır. Mağaranın içinde yürümeye devam ederken duvarda neredeyse on adımda bir bir buçuk metreden daha  yüksek çukurluklar var. Meğerse mağarada yük taşımak için vagon yolu yapmışlar. Yükü taşıyan vagon geçtiğinde bu yol üzerindeki insanlar o oyuklara giriyorlarmış.En alta inmek için tam atmış metre derinliğe doğru iniyordum. Duvarda asılı bir kadın tablosu gözüme ilişti hatta mağaranın içinde sanki bir fotoğraf çekilme köşesi haline gelse de aslında  Azize Barbara adına yapılan küçük  bir kilise olduğunu anlıyorum. Yolun bitiminde aşağıya inmeye devam ediyordum ısındığımı hissettim. Dışarısı çok soğuktu. Burada yaz kış hava derecesi on altıymış. Bu sebeple halimden memnundum ama nefes almakta zorluk çekiyordum. Su dolu göl haline gelmiş, üzerinde ejderha başları olan altın varaklı bir tekneye bindim. Daha önce Lübnan' da görmüş olduğum Jeitta Grotta'ya benzeyen bir düzen ile karşılaştığım için çok enterasan gelmediyse de hikayeleri farklıydı. Örneğin; Çıkarken farkettiğim bir tabelada 2004' te kayığın devrilmesi sonucu beş turist ölmüş. Şaka ile karışık 'ölmeden iniyorsunuz' muhabbeti ile kayıkçıya bahşiş vermenizi söylüyorlar.   


Baden; Sağlık bölgesi olan Baden, şirin mi şirin bir yer. Yarım gün turlamak için yeterli olacaktır. Cafe Damals bahçesi çok güzel oraya uğrayıp bir çorbasını için.
Salzburg ( Mozartın doğduğu ev burada ve müze olarak sergileniyor.)
Linz
Innsbruck ( Kayak ve snowboard için buraya Alpler arasından zorlu bir yolculukla gelebilirsiniz. Kayak merkezleri bu bölgede yer alıyor. Stadttrum' u görün.
Hallstatt (küçük güzel bir kasaba. Buz ve tuz mağaraları görülmeye değer. Buraya tekne turu ile gelebilirsiniz.)
Hochosterwitz Şatosu; Orta Çag Avrupasının ilk şatolarındandır. Tarihi 800'lü yıllara dayanıyor. Kesinlikle görülmesi gerekenler listesinize alın. 160 metre yüksekliğindeki dolomite kayası üzerine inşa edilmiş. Kalenin bazı bölümleri ise paskalya döneminde ziyarete açıktır.
Krems an der Donau; Aşağı Avusturya'da nehir kenarında bulunan bu şehir Unesco dünya mirası listesine girmiştir. Wachau vadisinde olması da ayrı bir değer katıyor.


Viyana'da herhangi bir otelde kalmak istemiyorsanız airbnb ya da coucsurfing kullanabilirsiniz. Şehrin göbeğinde ev konforunda konaklamış olursunuz. Eğer benim gibi müze severseniz yetmiş iki saat geçerli bir Viyana kart almanızı öneririm. Bu kart ile ulaşımları ücretsiz, müze girişlerini de indirimli hale getirebilirsiniz. Ekim-Şubat arası gidiyorsanız. Hava muhtemelen çok soğuk olacaktır ona göre giyinin. Son olarak nereye giderseniz gidin, gitmeden önce gideceğiniz yerlerin navigasyon uygulamasını  telefonunuza indirin ki internetiniz olmasa da erişim sağlayabilirsiniz. 
Sevgiler :)



Etiketler

about china Abu Dhabi Abudhabi airline Al barari restaurant Amerika vizesi Amerika vizesi ret nedenleri amsterdam anantara Arab araba surmek yasak ashrafiye astronomical oclock ateşgah atlantis Atomium austria Avenue mall Avusturya azerbaycan Baden Bahrain Bahreyn bakı bakü Beethoven Beirut Belçika Belgian Comic Strip Center Belgium beyrutta gezilecek yerler Big Ben Bike borgos Bratislava bridge Brussel Brüksel burj al arab burj khalifa Byblos Cambodia Camel Cami cek cumhuriyeti china Cidde'de yasam Cin cin parasi cin vizesi cinde nerede kalinir citywalk coffeshops cruelty cumi czech republic dbaye değirmen Deve din gorevlilerinin onemi disneyland Doha driver driver in philippines dubai mall dubai marina dubai su parkı dutch cheese elephanttour England ferariworld fil safarisi fil turu filipinlerde gezilecek yerler. filipinlerde nereye gidilir fillere neden binmemelisin food gezgin grand hyatt hotel Grand Palace Guanzghou hamra Harissa heyder aliyev Hlavne namestie Holland Hollanda Hongkong Hyde park İngiltere islamicartmuseum jbr jeep jeita grotto Jeitta Grotto joserizal jumeirah beach Kamboçya'da gezilecek yerler Katar komünizim Kuveyt Kuwait kuwait aquarium lebanon London London eye Londra Lübnan Madame tussauds makati Manama manat manila Manneken Pis marine maximilian mayerlin Micheal gate mizami street Mosque Mozart Mukarraq Napolyon nereye gidilir Netherlands New Castle palm ısland pargue castle peso Piccadilly circurs prag prague Qatar red light district Richmond park rijkmuseum rouche rock Safari salzburg san agustine sand board Saudi Arabia seegrotto seyahat yazısı seyh zayed sharjah sheikzayed Shrimps Slovakya solidere souk Suudi Arabistan'da kadinin yeri Suudi Arabistan'daki yasaklar tayland Ten ten thailand tour Tower bridge travel travel writing traveling writer ucak uea vienna Villagiomall visa viyanada gezilecek yerler where to go in beirut where to go in hong kong where to go in philippines where to stay in China where to stay in philippines where to stayin hong kong wild wadi water park yasısland yuan Zaance Schans
 

Featured Posts