Kamboçya, eğer alışveriş aşığı ya da lükse çok düşkünseniz bu ülke sizin için uygun değildir. Burası tam anlamıyla huzuru arayan kişileri kucaklayan, huzurlu olan kişilere de ekstra ilgi gösteren, sakinliği, dinginliği ve insanlığı ile tertemiz kalmış nadide ülkelerden biridir. Dini budizm, dili Khmerce. İngilizce konuşanlar da var ancak konuşamasalar da beden dilini gayet iyi kullanıyorlar bir sorun yaşamazsınız.
Kamboçya bayrağı üzerinde tapınak resmi vardır ki dünya da sadece iki ülke bayrağında bunu görebilirsiniz. Diğeri Afganistan bayrağı. Güneydoğu Asya'da yer alan Kambocya Krallığı, on beş milyon nüfüsunun yaklaşık iki milyonu başkent Phnom Phenh'de yaşamaktadır. Kamboçyalı değil de çoğunlukla Khmer'liler diye kendilerini belirtiyorlar. Khemerliler, esmer tenli, çekik gözlü köfte dudaklı inanılmaz güzel çocuklara sahip. Bir an kendimi film setine gelmiş gibi hissettim. Her yer turuncu, tam da filmler gördüğümüz türden. Ülkeyi çekici hale getiren Siem Reap'te bulunan Angkor tapınakları ve başkent'te bulunan ve Pol Pot'u merak edenler içinde Tuol Sleng soykırım müzesi ile dikkat çekiyor. Bir adam düşünün 1975-1979 gibi yakın bir tarihte bilim adamlarını, sanatçıları, aydınları, okuma ve yazma bilenleri sadece köylü sınıfı kalsın diye zorla tarlalarda calıştırıp teknoloji olarak gördüğü gözlükten saate her şeyi yasaklayıp sonucunda iki milyona yakın kişiyi öldürüyor. Bu adam aslında başlı başına ayrı bir konu. Dünyanın en tehlikeli silahı eğitimdir. Oda en güçlü silahlarını elinden almış.
Kamboçya tam altı kez isim değiştirmiş. The Kingdom of Combodia, The Khemer Republic, Democtaic Kampuchea, The People's Republic of Kampuchea, State of Combodia, The Kingdom of Combodia . Buradan ülkenin akibetini anlamak zor da değil. Fransızlar, İngilizler ( İngilizler, Kızıl Khemerlilere mayın döşemesini öğretmiş, simdi hala onlar yüzündn ölüyorlar ) derken halk eziyet altında kalmış. Bu kadar savaş sonucunda ülke de milyonlarca mayın kalmış. Bu sebeple demir yolu yapılamıyor. Mayınların olduğu bölge Kuzey Kamboçya, Vietnam sınırına yakın yerlerde bulunuyor.
Thailand, Khasan Road' daki acenteden aldığım otobüs biletiyle (800 baht) yola çıktım. Sabah dokuz da acente önünde buluşup direkt otobüsle Siem Reap'e kadar geldim. Eğer uçak ile gelicekseniz vizenizi online olarakta bu https://www.evisa.gov.kh/ adresten alabilirsiniz. Thailand'tan Kamboçya sınırına ulaşmamız yaklaşık dört saat sürdü. Oradan Siem Reap ise sadece iki saat. Yollar beklediğimden daha düzgündü. Otobüsler VIP diye satılsa da beklenti oluşturmayın eski otobüslerin koltuğu yeni ise ve klima varsa ona vip diyorlar. Poi Pet sınırı'na yaklaştığımız da muavin pasaportları almak istedi. Gezilerimin detaylarını https://www.facebook.com/gezginkita/ adresimden paylaşıyorum. Yine de kısaca bu kısmı anlatacağım. Normal şartlarda vize kapıda veriliyor ve neredeyse elinizi kolunuzu sallayarak, hiç bir arama bagaj kontrolü olmadan yürüyerek sınırı geçebiliyorsunuz. Vize ücreti 30 dolar eğer siz ilgilenmek istemiyorsanız (ki yine de inip o sıraya giriyorsunuz ) 5 dolar fark vererek muavine yaptırabilirsiniz. Kendiniz yaparsanız ve hızlı yürürseniz otobüsün kalabalığını sıra da beklemek zorunda kalmazsınız. Yanınızda bir adet vesikalık fotoğraf bulundurunuz. Fotoğrafta gördüğünüz yerin sol tarafına yürüyüp pasaport kontrolü yapıldıktan sonra sağ taraftaki beyaz binadan vizenizi on dakika da alabiliyorsunuz. Bir aylık vize aldım. Eğer siz iş kurmak ya da daha fazla kalmak istiyorsanuz 35 dolar karşılığı E tipi vize alıp on iki aya kadar uzatabilirsiniz. Her ay içinde yeniden para ödüyorsunuz. Turist akımı sebebiyle bu fiyaların yakın zamanda yükseleceğinden eminim. Fiyatlar için güncel durumları kontrol ediniz.
Baron
Benim belirlediğim tarih Khmer (Khemer Songkran ) yıl başı kutlamalarına denk geldi. Bayramın birinci günü evlerini temizliyorlar, ikinci günü evsizlere öksüzlere yardım edip birbirlerine hediye veriyorlar, üçüncü günü ise hem çocuklarını yıkıyorlar hem de Budda üzerinden su akıtıp dua ediyorlar. Böylece yıl boyunca Kamboçya için de su duasında bulunmuş olunuyor. O kadar güzel bir bayram ki 14 Nisan ' da başlayıp beş gün sürüyor. Islanmadan, bebek pudrasını başınızdan aşağı yemeden, yüzünüze boya yapıştırılmadan normal halde asla sokaklardan geçemezsiniz. Sokaklar geceleri temizlense de her yer sabahları pudra kokuyor. Asya gezileriniz de Nisan ayını tercih ederseniz, kültürel eğlencelerine, danslarına ve gelenek göreneklerini görme şansı elde etmiş olursunuz. Yanınız da telefonunuzu ve paranızı muhafaza edebileceğiniz su geçirmez, boynunuza asabileceğiniz çantalardan alın. Ayrıca kadınlar için söylüyorum makyaj yapmayın bir kaç dakika içinde zaten tanınmaz hale dönüyorsunuz. Dezavantajı ise; ülkeye çok fazla turist akın etmesiyle birlikte, lokal halkında tatili olduğu için yer bulmakta zorlanıyor tabi bu da fiyatları arttırıyor. Örneğin Kamboçya'dan Thailand'a otobüs dönüşünü zor buldum. 1 dolarlık yarım saatlik ayak masajını 4 dolara yaptırdım.
Geçimlerini pirinç ile sağlıyorlar. Bu ülke evet yazının başında da söylediğim gibi eğlence, alış veriş , yüksek binalar, lüksten tamamiyle uzak. Burada insanlar fakir ama Filipinler de gördüğüm açlık burada yok. İnanılmaz güler yüzlüler, gerçekten yabancıları seviyorlar. Bazen neden bu kadar mutlular, neden kimse laf atmadı, diye düşünmedim değil. Khmerler, tarımla ilgilendikleri için kendi yemeklerini kendilerini sağlıyorlar. Evleri, su baskınlarına karşı yükseltilmiş ağaç ve tenekelerden yapılmış. Ben bu kadar mutlu, paylaşımcı bir toplumu bir arada görmemiştim. Aslında geçmişine bakarsanız bu gün neden bu kadar teknolojiden uzak, köylü sınıfının fazla olduğunu gözler önüne seriyor. Böyle durumda olmalarına rağmen bir şey satarken turist kandırmıyorlar. Bu demek değil ki kontrol etmeden gözü kapalı güvenebilirsiniz. Nereye giderseniz gidin turistin fazla olduğu yerlerde kendinize ve eşyalarınıza sahip çıkmanız gerektiğini unutmayın.
Ülke de güvenlik konusunda hiç bir sıkıntı yaşamadım. Hem de en kalabalık döneminde orada olduğumu düşünürsek binlerce kişinin arasında pudra, boya ve su partisi yapıldı. Ne bir taciz ne bir kavga ne bir gürültü yaşandı. Kadınlar ve erkekler eşit sekilde çalışıyorlar. Kesinlikle on sekiz yaş altı çoçuklara yaklaşmak çocuk istismarına giriyor ve direkt ceza evine atılıyorlar. Çocuk istismarının, dünyanın her yerinde hastalıklı insanların var olduğunu düşünerek, çocugunuzu kimse ile yalnız bırakmayınız.
Betondan evde oturuyorsanız oranın zenginlerinden sayılıyorsunuz. Genellikle evlerin tenekelerden ya da ağaçtan yapıldığını hatırlarsak içerisinde eşya olmadığını da kolayca söyleriz. Bir eve misafir oldum. Türkiye'deki herkesin haline şükretmesi lazım. Bir de ne kadar mutlu olduklarını görseniz ihtiyaçları yok çünkü. Aynaları yok ki cımbıza olsun, makyajları yok ki çantaları olsun. Erkeklerin en komik görüntüsü ise şöyle motorsikletlerine yaslanıp John Travolta bakışlarıyla motorsikletin aynasından saçlarını taramalarına her an tanuk olacaksınız. Bu ülke de aileler aslında mütasıp. Başlık parası durumları da var. Rahat takılan kızların çoğu ailelerinden ayrı yaşayan Siem Reap'e çalışmak için gelen kişilerdir.
Eğer alerjik bir bünyeniz, hassas bir yapınız varsa size çok önereceğim bir ülke değil. Bu ülke de emeğin para etmediğini de belirtmek istiyorum. Emeğinizi satmak istiyorsanız Körfez ülkelerini ya da Amerikayı tercih edebilirsiniz. Eğer işiniz Kamboçya dışında ve internetten yürütülebilir iş ise evet burada yaşamaktan keyif alabilirsiniz. Diğer türlü sadece tatil amaçlı gelin gidin derim.
Konaklama çok pahalı oteller de var hostteler de var. 2 dolardan başlayıp 150 dolara kadar istediğiniz bütçe de yer bulabilirsiniz. Ulaşım için tuktuk kullandım. Angkor Wat için günlük on beş dolara hatta daha ucuza bile anlaşabilirsiniz ( sabahın beşinden öğlen ikiye kadar gezdiriyorlar. ) Kiralamadan normal şekilde bir yerden başka yere gitmek için çok mesafe farketmeden bir iki dolara götürüyolar. Ülkede tıka basa karnınızı bir - iki dolara karnınızı rahatça doyurabilir, 1 dolara 1 kilo çamaşırınızı yıkatabilirsiniz. Su alkolden daha pahalı, yemekler Thai sokaklarında satılanlardan daha temiz ama ben yemedim. Daha çok otel restoranı ve apsara dansı yapılan restoranları seçtim. Yemeklerini ben çok beğendim bir sıkıntı yaşamadım.
Siem Reap
Siem Reap, Thailand krallığı ( eski adı Siyam ) savaşta yenilince şehrin ismini 'Siyam Yenildi' olarak isimlendirilmiş. Siem Reap'te sokaklarda çalışan el sanatları ile uğraşan Türklerle karşılaşabilirsiniz. İnsanlar sakin ılımlı, Türklerin çok fazla ilgi gösterdiğini ve fazla göç almaya başladığını söyleyebilirim. Buraya geldiğiniz de hostel ya da otel arayışınızı 'Pub Street' denilen civarda yapınız. Asya ülkerinde Booking.com yerine Agoda.com 'u kullanıyorum. Booking için prosüdür çok Agoda inanılmaz rahat. Her hangi bir aksilik durumunda yardım istediğiniz biri Agoda.com ile sizin yerinize uzaktan tüm ödemeleri yapabilir. Pub street, her şey bu caddenin çevresinde, parti, festival zamanlarında inanılmaz kalabalık oluyor. Hatta adım atacak yer bulamazsınız. Burada Fransız tarzı hazırlanmış menülere ve restoran dizaynlarına rastlamanız çok olası. Alışveriş yapabileceğiniz kapalı çarşılar da var. Thailand'ta olduğu gibi burada da masaj çok ucuz. Eğer masajı doğru yer de yaptırmazsanız vücudunuz da kalıcı hasarlara neden olabilir. Her sokakta hem telefon hattı (2-3 dolar) alabileceğiniz hem de masaj yaptırabileceğiniz alanlar var. Tuktuklara ( sürücüsü insan olan fayton ) en fazla bir ya da iki dolar vererek yolculuk yapabilirsiniz.
Angkor Arkeolojik Park
Khmerce, Angkor "şehir" demektir. Siem Reap şehir merkezine 6 km uzaklıkta yer alıyor. Hindu tanrısı Vishnu adına Khmer Kralı Suryavarman (1113-1150 ) tarafından yaptılırılmış, on ikinci yüzyıldan sonra Hindu tapınağından Budist tapınağına çevrilen bu arkeolojik parkı gezerken resmen gözlerim kamaşıyor. O dönemler de başkent olan bu bölgeden, Thailandlıların saldırıları sebebiyle şimdi ki başkente taşınırlar. Bu bölge aslında hiç yok olmamış sarmaşıklara ve ormanın derinliklerinde kalsa da 1586 ' da ilk batılı ziyaretçisi Antonia da Madalena restorasyon ettiremeden öldürülüyor. Öldürülmeden önce burayı bir tarihçiye anlatıyor. Bir kaç asır geçtikten sonra 1860' da Fransız doğa bilimcisi Henri Mouhot'un bulduğu düşünülse de o gelene kadar hem Khemerler hem de bir çok batılı zaten ziyaret etmişti. Belki de Henri'nin yazdığı kitapla burayı populer hale getirdiğini söyleyebilirim.Yirminci yüz yılda başlanan restorasyonla bugün ki haline getiriliyor. Angkor bölgesi bir kaç bölüme ayrılarak gezilebilir. Angkor Wat, Angkor Thom, Bayon Temple bu bölgenin en ünlü tapınaklarındandır.
Dünyanın en büyük tapınağı ve Unesco dünya mirası listesine girmesiyle ün kazanmış bu bölgeye geldiğiniz de güneşin doğuşunu yüzlerce kişiyle izlemenin keyfini yaşayabilirsiniz. Tam da tapınak bölgesinde yapılan yağlı boyaların gerçek halini görebilir ve satın alabilirsiniz. Ben ücretini ödedim, adresi verdim. Ressam gerçekten otelin resepsiyonuna bitirince teslim etmiş. Güneşin doğuşunu ya da batışını kesinlikle birini izleyin. Bol bol su tüketeceğinize eminim. Ben tuktukçunun aracındaki on tanesini içtim. Adam kesin şok olmuştur. Tuvalet ihtiyacı da hissetmedim. O kadar su nereye gitti anlamadım. Hala neden o kadar su içtiğimi düşünüyorum.
Güneşin doğuşu için sabah saat dörtte kalmanız gerekiyor ki kahvaltı falan derken yola çıkın. Ormanda dahil 400 km alanı yürüyerek gezmeye kalkmayın. Ya tuktukçu ya da bisikletiniz olsun. Giriş ücreti 20 usd bir günlük, iki günlük ve üç günlük biletler var. Ben bir günlük bilet aldım ve sabah güneşin doğuşundan batışına kadar içeri de vakit geçirdim. Tapınaklar için bilet alırken fotoğrafımı çekmişlerdi. Bilet üzerinde kendimi görünce şaşırdım ve sevindim. Anı olarak da saklayabileceğim bir şey oldu. Burada en önemli nokta her ayru tapınak girişinde bilet kontrolü yapıyorlar. Kesinlikle kaybetmeyin yoksa içeriye sokmazlar. Ben tuktukta çantamı bırakmıştım. Geri dönüp almak zorunda kaldım. Yani Angkor bölgesine girmiş olmanız diğer tapınakları biletsiz göreceğiniz anlamına gelmiyor.
Tuktukçu ile normal şartlarda yarım gün anlaştık. Gezide belirlenen noktalar öğlen bitince, kendisine 10 usd daha fazla verince bizim istediğimiz rotalarda gezdirmeye başladı. Bu sebeple iki günde gezeceğimiz alanı bir günde gezdik. Otel, yolda yememiz için çay kahveye kadar sepet içinde kahvaltı hazırlamış. Otelin web sitesi http://www.goldentemplehotel.com/home adresiden ulaşabilirsiniz. (Golden Temple Hotel) Eğer hostelde kalmak isterseniz de bu otelin adresinin çevresinde arama yapın. Lokasyon olarak da çok iyi bir yerde. Burada kalırken çok güzel jestler yaptılar. Bir saat masaj, her ayrı gün kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği hediye ettiler. Her yerin turuncu olması içimi şişirdi ama yine de güzeldi. Bazı günler yorulduğumda otelin havuzunda da vakit geçirdim.
Aslında bu gezi de mutlu ve huzurlu hissetmemin sebebi de annemdir. O kadar mutlu oldu ki . İyi ki onunla yola çıkmışım. Dizleri ağrıdığı halde bir kere şikayet etmeden sabahın beşinde benimle güneşin doğuşunu izlemek için yollara düştü. Annelerinizin değerini bilin. Asyalıların anneye babaya çok saygılı olduğunu da gördüm. Bir çok yerde de annem sebebiyle öncelik verdiler.
Öncelikle günü inanılmaz yorgun bitirdiğimi söyleyebilirim. Havanın sıcak olması ve tapınaklara girmenin kolay olmadığını bilin. Merdivenlerden çıkışlarda eğim olmadığı için her hangi bir dengesizlikte aşağıya düşmeniz olası. Bunları anlatan vloglar var ancak daha youtube adresime atmadım.
Angkor Wat; Arkeolojiyi seven herkesin keyifle gezecektir. İçeride yine dua okuyan budistler ve bağış durumu var. İsim ve nereli olduğunuzu öğrenip duasını okuyor ipten bilekliği taktıktan sonra teşekkür ediyor sizde karşılık olarak bağış yapıyorsunuz.
Ta Prohm; Tomb Raider filmi burada çekilmiştir. Bir yerden sonra araçtan inip kısa bir orman yürüşü yaptıktan sonra buraya ulaşıyorsunuz. Girişte engelli kişilerin yaptığı müzikle birlikte cd satışını göreceksiniz. Burada beni en etkileyen şey ağaç köklerinin sanki mermerden yapılmış gibi duruşuydu.
Kulen Mountains; Eğer Nisan ayında oradaysanız şelale görmeye gitmenizin bir anlamı yok. Fotoğrafları görseniz Düden Şelalesi sanırsınız. Musluktan su damlarcasına akıyordu. Bir de tatil olduğu için metre kareye beş insan düşünün doğadayız ama o kadar kalabalık. Şelale de yüzme hayalim suya düşsse de binlerce Khemerli aileyi gözlemleme onlarla piknik yapma fırsatı buldum. Yanımda annem olduğu için size duydukları ve gösterdikleri saygıyı anlatamam. Bize devamlı içecekler, yiyecekler getirdiler. Bende bir kaç avrupalı turiste ikram ettim. Eğer yürüme konusunda güçlük çekiyorsanız bu bölgeyi önermiyorum. Şelaleye ulaşmak ve Kulen bölgesine girmek için uzun ve dik merdivenlere çıkmak ya da Şelale için dinleme noktaları olan dik ve uzun merdivenlerden inmek durumunda kaldım. Kesinlikle çantanızda su bulundurun.
Uyuyan Budda (Sleeping Budda); heykeline doğru çıkarken yerliler ve turistler para bozdurup yol boyunca dilenen insanlara dağıtıyor. Budda'ya ulaşılıncaya kadar dağıtılan paralardan elde kalanlar uyuyan buddanın olduğu bölümdeki bağış kutularına bırakılıyor. Ben paraların dolup taşma kısmına geldiğimden önümde bir görevli gelip çöp poşetiyle paraları topladı. Karlı iş bu durum her yerde aynı. Bir budist bana bileklik bağlayıp ismimi sordu biraz dua ettikten sonra üzerime temizlenildiğine inanılan okunmuş sudan serpti.
Bin Linga (one thousand Linga); Burası biraz değişik efsane ile anlatılan bir yer. Artı on sekiz içerikli olduğu için bu kısmı geçiyorum. Burada yine ayaklarınızı çıkarıp soğuk suda yürüyebilirsiniz. Kulen mountains bölgesinde olduğu için burayı da listenize ekleyebilirsiniz.
Tonle Sap Gölü ( Tonle Sap Lake Floating Village); Kaldığım otelden tuktuk çağırdım 18 dolara neredeyse gün boyu bizi gezdirdi. Yüzen köye gittiğimiz de yol üzerinde durduk. Yüzen köy için tekrardan giriş ücreti ödeniyor. Çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Göl zaten çamur gibiydi ve pis kokuyordu. Eğer daha önce de böyle bir deneyiminiz olduysa eksra 20 dolar ödemenin anlamı yok. Bu yol üzerinde çok fazla çocuk göreceksiniz bunun için çantanızda şeker taşıyın. Ben bir çocuğa verdim. Hemen bütün arkadaşlarını çağırdı. Olanlar, olmayanlarla paylaştı. Bu köy sanki dünya ile hiç bir bağlantısı yok. Çocuklarla köyü gezdikten sonra bir eve misafir oldum. Yemek yiyorlardı. Nedensiz bir şekilde devamlı gülümsüyorlar ve ellerinde ne varsa paylaşıyorlar. Hayatını mango yiyerek devam ettiren bir kesim var. Hatta ağaçtan topladıkları mangoları turistlere satarak kazanç elde ediyorlar. Bir poşet mangoyu 1 dolara satın alabilirsiniz.
Apsara dansı gösterisini izlemenizi öneririm. Sokaklarda zaten çokça biblolarını görünce nedir ne değildir diye de merak oluşturuyor. Açık büfe ya da oturum düzeni olarak satışları oluyor.
Phonm Phenh
Benim buraya gelme sebebim Kamboçya halkı ve Angkor Wat'tı. Başkent buraya yaklaşık altı saat uzaklıkta olduğu için gidemedim. Buraya gelmeden önce Pol Pet rejiminde yaşanılan hani şu yukarı da bahsettiğim halkı katleden kişinin yaşattıklarını Loung Ung 'first they killed my father' adlı kitabını okumanızı öneririm. İnsanları benliklerini kaybedene kadar ezmiş (Khemer Rounge ) bir halkın hayatını zindana çeviren bir rejim düşünün. Eğer gitseydim, ölüm tarlalarına yakın bir yerde bir Türk kızının köydeki yoksullar için kurduğu aş evini ziyaret etmek isterdim. Kendisine videolarla rastlamıştım. O zamanlar aş evini yapmak için çimento parası toplamaya çalışıyordu. Onun yaptığı şey kolay değildi ve o başardı. Şimdi yüzlerce kişinin günlük yemek ihtiyacnı karşılıyor. Eğer giderseniz bir bakın derim. Aynebilim aş evine http://aynsoupkitchen.com/asevi/ adresinden ulaşabilir bağış yapabilirsiniz. Bazen bir çocuğa dondurma ısmarlayarak ya da bir öğün yemegini ısmarlayarak bunu sevgililer gününde eşinize, sevgilinize onun adı ile video eşliğinde hediye edebilirsiniz.
Sihanoukville
Kamboçya'ya gidim denizin keyfini çıkarim derseniz buraya gelmelisiniz. Yaşam burada çok ucuz. Ochheuteal Beach civarındaki bungolovlarda kalabilirsiniz. Burada çok fazla Türk yaşıyor. Koh Rong adasını tavsiye etmiyorum çünkü kanalizasyon denize dökülüyor. Hasta olabilme olasılığınız yüksek. Tabi zamanla temizlenir ve şartlar değişirse uğrayabilirsiniz. Otres Beach rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Kapkaç olaylarına dikkat etmeniz de fayda var.
Kamboçya'ya gidim denizin keyfini çıkarim derseniz buraya gelmelisiniz. Yaşam burada çok ucuz. Ochheuteal Beach civarındaki bungolovlarda kalabilirsiniz. Burada çok fazla Türk yaşıyor. Koh Rong adasını tavsiye etmiyorum çünkü kanalizasyon denize dökülüyor. Hasta olabilme olasılığınız yüksek. Tabi zamanla temizlenir ve şartlar değişirse uğrayabilirsiniz. Otres Beach rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Kapkaç olaylarına dikkat etmeniz de fayda var.
Yanınızda Bulunması Gerekenlerin Listesi
Sineklerden korunmak için; Limon yağı (uzaklaştırır) , hindistan cevizi yağı (iyileştirir)
Böcek ısırığı için; Fenistil krem
Yolcu yastığı (Otobüste ya da uçakta kesinlikle faydası var.)
İnternetsiz kullanabileceğiniz programlar ( çeviri, yol haritası, müzik, )
Pasaport; pasaportunuzun fotokopisini taşıyın ve orijinal pasaportunuzu güvenli bir yerde saklayın.
İnce bir el havlusu, tülbent, bandana gibi bir şeyi çantanız da kesinlikle bulundurun.Çantanız yoksa bileğinize bağlayın. Yolların çoğu asfalt olmadığı için bir çok yer de toz toprak içerisinde kalabilirsiniz. Bu malzemeleri nefes almak için, serinlemek ya da yağmurdan korunmak için kullanabilirsiniz.
Bir poşet dolusu şekerleme ( işçi çocuk çok fazla onlardan bir şey satın alamasanız da şeker verebilirsiniz.)
Güneş kremi ve şapka.
Ayrıca konaklamalar için Agoda.com'u kullanın. Sizin için tüm işlemleri başkası yapabilir, sizde keyfini sürebilirsiniz.
Yanınızda Bulundurulmaması Gerekenlerin Listesi
Yeni ayakkabılarınızı, saatinizi, parfümünüzü, marka olan kıyafetlerinizi, kesinlikle yanınıza almayınız. Gözlüğünüzü, gözlük kabında iyi muhafaza edebileceksiniz almanızı öneririm.
Kıyafet dolusu valizle gelmeyiniz. Buraya özgü kıyafetler alırsanız hem rahat edersiniz hem de aynı görünüme sahip olup halka ayak uydurmuş olursunuz.
Valiziniz yeni olmasın çünkü pasaport kontrolünde merdivenler inip çıkmak zorundasınız ve bu bir eziyete dönüşüyor. En azından vura çarpa giderken valiziniz hiç olmaz.
Kamboçya'nın size en büyük etkisi huzur olacaktır. Bir çok şeyin önemsiz olduğunu gösterip yaşama dair ne varsa beklentilerinizin değiştiği bir yer olarak aklınızın derinliklerinde kalacaktır. "İyi ki burada olmuşum", "iyi ki böyle bir yerden geçmişim" dediğim nadir yerlerdendir. Kim bilir belki bir gün yeniden yolum buralara düşer. Seyahatlerimi sıcağı sıcağına takip etmek istiyorsanız aşağıda verdiğim adreslerden beni takip edebilirsiniz. Bir kaç fotoğrafta aşağıya bırakıyorum.
Facebook : https://www.facebook.com/gezginkita/
Instagram : https://www.instagram.com/gezginkita/
https://www.youtube.com/?gl=TR
https://www.youtube.com/?gl=TR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder