Azerbaycan Cumhuriyeti, yaklaşık on milyon nüfsa sahip petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip güzel ülke. Azeri Türkçesi dilimizi lehçe farklılığı ile konuşmak kendi vatanım da gibi rahat hissettirdi.
Bakü'ye Azerbaycan'da 'Bakı' deniliyor. 1 Eylul 2019 sonrasi Turk vatandaslari icin vize kalktı, bu sebeple vize islemlerinden bahsetmeyecegim.
Azerbaycan’in para birimi “Manat” 1 manat, 3.43 tl 🙄 arada bayag fark var. Bu da Turk lirasinin gunden gune eridiginin en acik gostergesi.
SIM card “Azercell” internet acisindan en iyisi diyebilirim. Sokaklari, caddeleri piril piril... Istiklaliye caddesi, Nizam caddesi, old town ( eski şehir ) cevresi Turkiye’den giden urunlerle dolu. Ozellikle old town cok guzeldi. Bu bolgeler birbiriyle ic ice girmis, yuruyerek her yeri gezebilirsiniz.
Alisveris yapmak cok mantikli degil. Coguna Turkiye’de daha ucuz bir sekilde ulasabilirsiniz.
Yemekleri et ve hamur isi agirlikli. Ozellikle bir shah pilavi var kesinlikle denenmeli. Ilk defa kestaneli, hurmali, kayisili, uzumlu bu kadar karisik bir pilav yedim.
Ulke de benzin 0.90 manat, ekmek 0.50 Iken asgari ucret yaklasik 400 manat. Ev kiralari da 300-400 arasi degisiyor.
Baku’ de bir yerden bir yere en uzak mesafe 40 dakika gibi dusunebilirsiniz. Arac kiralamak kolay , Turk ehliyeti gecerli. Arac kullanmak cok daha kolay.nYoldan cevirdiginiz taksilerle pazarlik etmeniz gerekiyor cunku taksi metreleri yok. Uber ve taxify uygularimini kullanabilirsiniz. Metro ve otobusler de ulasim cok kolay ve cok ucuz 30 gepik ( kurus ) manat.
Baku’nun egitim sistemi inanilmaz guzel. Zorunlu egitim lise bitene kadar gecerli. Eger ciddi bir bahaneniz yoksa okulu bitirmek zorundasiniz. Diyelim ki bir engel durumu oldu. Bu sefer ogretmenler eve geliyor. Universiteler hangi bolumleri iceriyorsa onlara bagli olarak kendi bunyelerin de liseler var.
Guvenlik en ust seviye de cok fazla polis var. Kaldigim otel dahi polis tarafindan korunuyor. Yahu dedim olur mu nasil yani. Soyle oluyormus. Eger bir isletmeniz varsa devlet tarafindan kontratli polis aliyorsunuz. Odemesi de devlete yapiliyor. Polislerin kademesi var.
Genel itibariyle aklımda sokakları, caddeleri tertemiz, ışıl ışıl kendi halkı için asgari ücret ne kadar az olursa olsun alım gücü yüksek tertemiz bir yer. Bir an da kendinizi yol düzeni ve yapılaşması sebebiyle Dubai'de hissederken bir an da Fransa'da İtalya'da bulabiliyorsunuz.
Tabi hava alanından şehre giden yol üzerinde göreceğiniz yüksek ihtişamlı duvarların arkasında öyle lüks villalar yokmuş. devası kapı açıldığın da içeride gördüğüm gecekondu mahallesiydi. Şehrin göbeğinde kalmış demek ki yenilemek yerine yüksek duvarlarla kapatmayı tercih etmişler. Oysa ki petrol ve doğal gazın kokusu tüm şehir sarmışken halkın daha rahat geçinebileceği duygusu oluşmuştu. Diğer konu da bir çok bölge de hala doğal gaz hattının dışarıda olması sadece su yer altından geçiyor.
Gezilecek yerlere göz atalım;
Nizami Caddesi; Buranın gündüzü ayrı akşamı ayrı güzel. Bu sebeple ikisini de görmenizi öneririm. Eğer gözünüzde canlanmasını isterseniz her ülkenin bir meydanı olur ya hani Türkiye'nin Taksimi gibi düşünebilirsiniz. Sokakları daha temiz ve nufusun yoğun olmamasından dolayı hayat daha sakin akıyor. Bir çok restorana da burada bulabilirsiniz.
Şirvanşahlar Sarayı ve Kız Kulesi; Unesco Dünya KültürMirası listesine girmiş surlar diyarı. Çok eskiden Hazar denizi buraya kadar gelirmiş. Sular çekildikten sonra bizde ki Kız kulesi hikayeleri gibi buranın da bir kaç hikayesi var. Çevresinde hediyelik eşya, tur acenteleri, restoranlar göreceksiniz. Nizami caddesinin hemen yanı başında gezinizi buna göre planlayabilirsiniz.
Alev Kuleleri; Şehrin her yerinden görebileceğiniz bu yapıların akşam dansını izlemek izlerseniz. hemen Hazar denizinin karşısına kurulmuş ben adını her ne kadar ' Bakü eye ' desem de Bakülüler 'Şeytan Çarkı ' diye adlandırmışlar. :))) Halı müzesinin önünden kuleleri arkanıza alarak güzel kareler yakalayabilirsiniz.
Dağüstü park; Burada tüm Bakü'yü ayaklarınızın altına serecek bir görsel şölen sizi bekliyor. Hazar denizinin kıyısına son zamanlarda yapılan modern mimarisiyle göz alıcı bir hale büründüğünü söyleyebilirim. Aynı zaman da bu noktadan da kuleleri izleyebilirsiniz. Akşamları lazer ile alevler, Azerbaycan bayrağını sallayan askerler gösteriliyor. Türkiye Türk'ü ve Azerbaycan Türkleri adına yaptırılmış Şehitliği de gezip dua edebilirsiniz.
Bakı Bulvarı; Milli parkı, Baku'nün sahiline konumlandırılmış. Çok büyük bir park ve gezi alanı kahvenizi yudumlarken Venedik gondolu sefasıyla parkta küçük bir gezinti yapabilirsiniz. Bu bölgeden uzaklaşmadan yanı başında olan halı müzesini de görmenizi öneririm. Metroyu kullanmadım ancak yakınında metroyu gördüm.
Azerbaycan Halçası Muzeyi; Azerbaycan Türkçesinde halçası 'halı' demek. Halıların toparlanma geçmişi 1967 yılına dayansa da 2014 yılında yapılmış bu mimari yapı hemen gözüme ilişiyor. Mimarisi tam da ismine uygun halı modeli ile tasarlanmış. İçeri de bir çok kişiye ait halı dokuma örnekleri ile birlikte bazıları tablo kadar güzel sanki bir ressam elinden çıkmışcasına el dokuma halı olarak görme şansınız olacak. Bilgilendirme panosunda halıların fotoğrafları ile birlikte hangi ğlkeye, kime, nereye ait olduğu ile ilgili detaylı bilgi verilmektedir. 90 cm lik bir halının iki ay kadar bir zaman aldığını da hali hazır da orada halı dokuyan zanaatkardan bilgisini aldım.
Heyder Aliyev Merkezi; Muze Irak-Ingiliz melezi dunyaca unlu mimar Zuha Hadid tarafindan yapilmis. Gok yuzunden baktiginiz da ne oldugunu anlayacaginiz bu muze aslinda sadece bir imza 🙂 evet Hayder beyin imzasi. Bakü'de görmeniz gereken yerleri bu müze içerisinde minyatür hali ile sergilemişler bu alandan bile not alabilirsiniz.
Disaridan devasi olan bu muzenin icerisi disaridan gorundugu kadar buyuk degil ama luks yapilmis.
Iceri de resim sergisinden , kuklalara kadar bir cok degisik alanlarla karsilastim. Gayet keyifli bir gün oldu. "I love Baku" yazisi da tam da bu müzenin yaninda...
Ateşğah ; Bakü merkeze 30 km uzaklıkta bulunan bu yer eski bir ibadethane ( 7. yy ) bir müze olarak koruma altında. Burası dünyada bulunan üç mecusi (zerdüşt ) tapınağından biridir. Ateş mabedi anlamına gelen ateşğah sözcüğü içeriye girdiğiniz de anlam buluyor. Doğal yolla yükselen ateş sebebiyle zerdüştler burada ibadet etmeye başlıyor. ( Toprak, su, hava, ateş mecusilik dininde kutsaldır. ) Eskiden doğal yolla yanan bu ateşler bu gün doğal gaz kullanarak gösteri amaçlı hazırlanıyor. İpekyolu tacilerinin yaptırdığı küçük küçük odalarında ise eskiye (17. yy yapılmış ) ait bilgiler yer alıyor. Hemen dışarıda da hediyelik eşya satan dükkanlar var. Esnafa destek olmak amacıyla alışveriş yapılabilir ancak bütçeniz kısıtlı ise fiyatlar şehir merkezinde yarı yarıya daha ucuz.
Heyder Mescidi; Eski devlet başkanı adına 1993 yılında Kafkasların en büyük cami yapılmış. Çok heybetli bir o kadar da gösterişli bu cami çok büyük bir bahçe içerisinde yer alıyor. Gittiğim de cami kapalıydı sonra öğrendim ki devamlı olarak kapalı sadece bayram namazlarında açılıyor. Vakit namazları için caminin alt bahçesinde açık tuttulan odalarda kılınıyor. Orada bekleyen güvenlik görevlisi birinden rica ettim oda "oo Türk bacımız gelmiş, hoş gelmiş" diyerek caminin kapılarını açtırdı. Minarelerin yüksekliği 95 metre içerisi ve bahçesi kullanıldığında binlerce kişi namaz kılabilir.
Restoran tavsiyesi; Riviera restoran , Firuze restoran (şah pilavı büyük porsiyonda geliyor dört kişi anca bir tanesini yiyebilir), hemen karşısında bulunan eğer Hint yemeklerini seviyorsanız hint restoranı, Hilton Bakü'nün en üst katında milim milim dönen 360 bar, Sahil bar & restoran, Passage 145, Sherlocks, Sheki restoran . Gece eğlencesi içinde 'Enerji Club'a gidilebilir. Nizami caddesinde herhangi bir kafe de de vakit geçirebilirsiniz.
Alısveris merkezi (avm); Genclik avm, 28 avm, Park bulvar ( Hilton Bakü'nün yanında) en buyuk alisveris merkezlerindendir.
Çevre de en çok gördüğüm market "rahat" marketti. Genel ihtiyaçlarınızı buradan karşılayabilirsiniz. Hazar denizinde yüzmenizi tavsiye etmiyorum.
Çevre bölgelerde Qebele (yeşilliği bol ) , Yanardağ ( dağdan doğal yolla çıkan ateş var çok görülesi olduğunu düşünmüyorum) , Gobustan kaya oymaları ( Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde )
Umarım blgilendirici güzel ve keyifli bir yazı okumussunuzdur. :)
Pages
▼
14 Eylül 2019
12 Şubat 2019
Neden Fillere Binmemelisin!
Uzun yıllar boyunca en önemli isteklerimden birinin, fillere binmek olduğu duygusu ile yaşadım ta ki bunu deneyimleyene kadar. Tayland bunun için biçilmiş kaftan olsa gerek.
2016 Nisan ayında tam de en güzel zamanın da ( songkran festivali dönemi ) her yerin tıklım tıklım turist dolu olduğu zamanlardı. Kanchanaburi, Ayutthaya, Bangkok, Phuket, Pattaya'yı gezmek için annemle birlikte yola çıktım. Biberonla balık beslemek, kuzularla oynamak, maymunlarla bir şeyler içmek, aslanları sevmek, fillere binmek gibi her gün düzenli olarak kendime bir program yapıp geziyorum.
Ne de olsa diğerleri gibi ben de o şahane görsellikteki hatta tonlarca ağırlıktaki filin beni taşımasında hiç bir sorun görmüyordum. Hayvanları çok seviyorum ve onları yakından göreceğim, dokunacağım diye çok mutluydum. Bir süre sonra (yaklaşık bir aylık seyahatim de) hayvanlarla ilgili yaptığım her programın sonunda kendimi kötü hissediyordum.
Bu duygu tam olarak filin üzerine çıktığım an da ayyuka çıktı. Fil yürümeye başladığında inmek istedim hem üzerinde olduğum için hem de ayakkabılarımla tenine basıyorum diye devamlı özür dilemeye başladım. Filin bakıcısına geri dönmesini söyledim. O an da elinde hançere benzer bir demir gördüm. Neden onu taşıdığını ve kullandığını sorduğum da "ağaçlar geçiş güzergahında her hangi bir dal parçası gözünüze gelmesin diye taşıyorum" dedi. Pis yalancı!
Filin üzerinde çok uzun süre kalmadan hemen indim. Peki beni bu kadar rahatsız eden şey neydi ! Oysa ki her şey çok normal görünüyordu ...
Filden indikten sonra yanına oturdum, ondan sesli olarak özür diledim tekrardan. Yüzünü sevdiğim de gözlerindeki hüznü görmemek imkansızdı. Yanından ayrıldığımda ben de bıraktığı üzüntü çok derindi.
Filden indikten sonra yanına oturdum, ondan sesli olarak özür diledim tekrardan. Yüzünü sevdiğim de gözlerindeki hüznü görmemek imkansızdı. Yanından ayrıldığımda ben de bıraktığı üzüntü çok derindi.
Fillerin bir köpek, bir at, bir kedi gibi söz dinleyeceğini düşünmediğim için nasıl eğitildiklerine baktım. Hani bakıcı adamın elinde tuttuğu hançer gibi bir şey vardı ya sözünü dinlemediğin de kafasına vurmak, delmek için kullanılan bir malzemeymiş. Deyim yerindeyse başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Biraz daha araştırdığım ise daha da enkaz bir durum ortaya çıktı.
Fillerin anatomik yapısı bile binilmesine izin vermiyor. Bırakın eğiticilerin, bakıcıların işkencelerine birilerinin üzerine binmesi bile onların canını yakıyor. Sırtına basınç uygulandığında sivri ve yukarıya doğru dik olan omurilik filin derisine batıyor ve yırtılmalara sebebiyet veriyor. Hatta omuriliğinin kırılmasına kadar kötü sonuçlar doğuruyor.
Fillerin Omurilik yapısı |
Modern çağın köleliği, işçi hayvanlar üzerinde de devam ediyor, diyebiliriz.
Düşünsenize çocukluk hayalim meğerse bir filin hüznüymüş. Bu olaydan sonra hayvanat bahçesi ve sirkleri ziyarete gitmedim. Buna aslan, kaplan tapınakları da dahil. Hani şu "biz sadece tedavi ediyoruz, hiç birine uyuşturucu iğne yapmıyoruz" diyenlere inanmayın.
Vahşi doğaya ait hayvanlara sadece yakın olmak, sevmek, görmek için olan duygularınızı bir kenara bırakıp, onları tutsak tutan, hayatlarını kapalı alanlar içerisinde geçirmesini sağlayan, işkence yapan, ailelerinden ayıran insanlara kurumlara destek olmayın. Yunusları, balinaları kapalı alanlarda tutan yerlerin ziyaretçisi olarak bu zulmün bir parçası olmayın. İşte o zaman hayvanları ne kadar sevdiğinizi kendiniz de görmüş olacaksınız.
Belki bu gün değil ama gelecekte eminim bu durumlar son bulacaktır. Hiç bir hayvanın bu şekilde eziyet görmesi, ülkenin turizmi, çevresel faktörleri ya da yoksulluğu sebep olamaz. Tatil tercihinizi fil turu satmayan kişilerden ve acentelerden yana kullanarak yaparsanız bir nebze de olsa da tepkinizi göstermiş olursunuz.
Umarım gelecekte vahşi hayvanları sadece doğal ortamlarında izleyebileceğimiz, hayvan işkencelerinin bittiği ve "hayvanat hapishanelerinin" kapatıldığı zaman da onların dengelerini bozmak yerine yaşamlarına destek olabileceğimiz girişimler de bulunuruz. Umarım bir gün tüm dünya da hepsi bir eşya olmaktan çıkar ve küçük bir çocuğun ki gibi haklara sahip olur.